Dionysian dynamics of the Victorian fiction; Mad women characters
Yükleniyor...
Dosyalar
Tarih
2018
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimleri Enstitüsü
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Officially started with Queen Victoria's accession to the throne in 1837, the Victorian Era was a long-running and sensational time period which had a great impact on the nineteenth century literature. The Era was realistically portrayed in the novels of Dickens, Collins, Thackeray, Brontë sisters, Gaskell, Eliot, Hardy. Apart from the primary subjects such as class-consciousness, industrialism, the so-called progress that shook the social dynamics, all of which were narrated in the realist novels of the time, another key aspect is surely the mad women characters. Bertha Antoinetta Mason of Charlotte Brontë's Jane Eyre (1847) attributed a special dimension to the notion of madness with her tragic end. The Woman in White (1859) of Wilkie Collins animated an impressive character within; Anne Catherick. Her wandering in pure white represents that the male-oriented order has transformed the woman into a living ghost and the isolation of woman initially from the society and gradually from herself could only be explained by Dionysian triggers. Another unique character is Miss Havisham who succeeded to fire the highly realistic world of Charles Dickens' Great Expectations (1861). Her Dionysian nature makes her old yellowed bridal dress even more tragic. The key word of all aforementioned works is surely woman, and the reason of her being on the margin of madness is undoubtedly the society. This study has been structured on the theories of Freud, Lacan and Nietzsche so as to discover the voice of woman echoing from the thick walls of Victorian-style cages.
1837 yılında Kraliçe Viktorya'nın tahta çıkması miladı kabul edilen Viktorya çağı; sosyal ve kültürel açıdan on dokuzuncu yüzyıl İngiliz edebiyatına damgasını vurmuş, 1901 yılında kraliçenin ölümü ile sonlanmış uzun soluklu bir dönemdir. Yoksulları soylulardan ayıran uçurumu ile okuyucularını toplum düzenini sorgulatmaya sevk eden bu dönem; Dickens, Collins, Thackeray, Brontë kardeşler, Gaskell, Eliot, Hardy gibi dönem edebiyatını şekillendirmiş isimler tarafından romanlarda gerçeğe en yakın şekilde yansıtılmıştır. Dönem romanlarında anlatılan sınıf ayrımı bilinci, çocuk işçiler, sanayileşme, ilerleme olarak adlandırılan sürecin toplumun dinamiğini sarsması gibi birincil konuların yanı sıra; dönemin ruhunu yansıtan, hemen her romanda dimdik karşımızda duran diğer bir kilit unsur kadın karakterlerdir. Charlotte Brontë'nin Jane Eyre (1847) romanındaki çatıdaki deli kadın karakter Bertha Antoinetta Mason delilik tanımına ayrı bir boyut kazandırmış, hazırladığı trajik son ile unutulmaz figürler arasında yerini almıştır. Wilkie Collins'e ait The Woman inWhite (1859) romanındaki Anne Catherick'in beyazlar içerisinde dolaşması ataerkil düzenin kadını hayalete çevirmesini temsil eder ve kadının tepki olarak toplumdan; daha sonra da kendinden uzaklaşması ancak Diyonizyak tetikleyicilerle açıklığa kavuşturulabilinir. Bir diğer eşsiz karakter de Dickens'ın Great Expectations (1861) gibi çok katmanlı ve her bir katmanı toplumsal sorunlara açılan romanın içinde okuyucuya gerçeklik kavramını sorgulatmış Miss Havisham'dır. Kendisine topluma olduğu kadar uzak, deliliğe ölüm kadar yakın doğası, üzerinde sararıp eskiyen gelinliğini daha da trajikleştirir. Sunulan eserlerin anahtar kelimesi kadın, kadınların Diyonizyak dinamiklere yakınlıklarının sebebi ise toplumdur. Bu nedenle daha sonra Gotik edebiyatın temellerini atacak olan bu kadın karakterler Viktorya dönemi sosyal normlarının ışığı altında tümdengelim okuma tekniğiyle Freud, Lacan ve Nietzsche baz alınarak incelenmiştir.
1837 yılında Kraliçe Viktorya'nın tahta çıkması miladı kabul edilen Viktorya çağı; sosyal ve kültürel açıdan on dokuzuncu yüzyıl İngiliz edebiyatına damgasını vurmuş, 1901 yılında kraliçenin ölümü ile sonlanmış uzun soluklu bir dönemdir. Yoksulları soylulardan ayıran uçurumu ile okuyucularını toplum düzenini sorgulatmaya sevk eden bu dönem; Dickens, Collins, Thackeray, Brontë kardeşler, Gaskell, Eliot, Hardy gibi dönem edebiyatını şekillendirmiş isimler tarafından romanlarda gerçeğe en yakın şekilde yansıtılmıştır. Dönem romanlarında anlatılan sınıf ayrımı bilinci, çocuk işçiler, sanayileşme, ilerleme olarak adlandırılan sürecin toplumun dinamiğini sarsması gibi birincil konuların yanı sıra; dönemin ruhunu yansıtan, hemen her romanda dimdik karşımızda duran diğer bir kilit unsur kadın karakterlerdir. Charlotte Brontë'nin Jane Eyre (1847) romanındaki çatıdaki deli kadın karakter Bertha Antoinetta Mason delilik tanımına ayrı bir boyut kazandırmış, hazırladığı trajik son ile unutulmaz figürler arasında yerini almıştır. Wilkie Collins'e ait The Woman inWhite (1859) romanındaki Anne Catherick'in beyazlar içerisinde dolaşması ataerkil düzenin kadını hayalete çevirmesini temsil eder ve kadının tepki olarak toplumdan; daha sonra da kendinden uzaklaşması ancak Diyonizyak tetikleyicilerle açıklığa kavuşturulabilinir. Bir diğer eşsiz karakter de Dickens'ın Great Expectations (1861) gibi çok katmanlı ve her bir katmanı toplumsal sorunlara açılan romanın içinde okuyucuya gerçeklik kavramını sorgulatmış Miss Havisham'dır. Kendisine topluma olduğu kadar uzak, deliliğe ölüm kadar yakın doğası, üzerinde sararıp eskiyen gelinliğini daha da trajikleştirir. Sunulan eserlerin anahtar kelimesi kadın, kadınların Diyonizyak dinamiklere yakınlıklarının sebebi ise toplumdur. Bu nedenle daha sonra Gotik edebiyatın temellerini atacak olan bu kadın karakterler Viktorya dönemi sosyal normlarının ışığı altında tümdengelim okuma tekniğiyle Freud, Lacan ve Nietzsche baz alınarak incelenmiştir.