Hemodiyaliz membranlarının biyouyumluluğunda PAF ve lökotrienlerin rolü

dc.contributor.advisorMir, Sevgi
dc.contributor.authorKabasakal, Caner
dc.date.accessioned2024-08-19T19:40:55Z
dc.date.available2024-08-19T19:40:55Z
dc.date.issued1997
dc.departmentEge Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalıen_US
dc.descriptionBu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.en_US
dc.description.abstractÖZET Son dönem böbrek yetmezliği nedeniyle KHD programında olan hastalar, özellikle HD sırasında membran biyouyumsuzluğuna bağlı olduğu düşünülen birçok olumsuzluk yaşamaktadır. Erken ve geç dönemde ortaya çıkan değişiklikleri minimuma indirmek için, daha uyumlu membran arayışı sürmektedir. Bu çalışmada hemodiyaliz membranlaraun biyouyumsuzluğunu değerlendirmede, PAF ve LTB4 mediatörlerinin, kullanılan diğer parametrelere göre etkinliğinin, etkilenmede öncelik sırasındaki yerinin ve farklı membranların biyouyumluluğunun değerlendirilmesindeki yerinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmaya Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD, Çocuk Nefrolojisi Bilim Dalı'nda kronik FID programında izlenen 4'ü kız, T si erkek olmak üzere toplam 11 hasta çocuk alınmıştır. Hastaların yaş dağılımları 8-18 yıl arasında olup, yaş ortalamaları 13,6 ± 3,3 yıldır. Olguları kronik böbrek yetmezliğine götüren nedenler olarak 4 olguda reflu nefropatisi, 2 olguda genetik sendrom, 1 olguda RPGN, 1 olguda kronik glomerulonefrit, 1 olguda renal hipoplazi ve 1 olguda nefrolitiasis tamları saptanmıştır. Çalışmaya 9'u kız, 3'ü erkek olmak üzere 12 sağlıklı çocuk kontrol olarak alınmıştır. Yaş dağılımları 2-12 yıl arasında olup, ortalama 8,2 ± 3,5 yıldır. 118Olgular her iki diyalizer ile ikişer hafta diyalize alınmış, çalışılacak örnekler, 2. haftanın son seansında alınmıştır. Kan örnekleri HD başlangıcında (0') arteriel iğneden, HD'm l'inci dakikasında (T), diyalizer sonrası venöz tüpten ve 2,5 saatlik HD seansının bitiminden 1 saat sonra (210 ') venöz yoldan alınmıştır. Kan örneklerinde KKH, Hb, Hct, MCV, MCH, MCHC, trombosit, lökosit elektronik sayıcı ile kantitatif olarak sayılmıştır. Giemsa ile boyanan periferik yaymadan elde edilen formül lökosit yardımıyla, lenfosit ve nötrofillerin sayıları hesaplanmıştır. Lenfosit alt grupları "dual color.flowcytometric" yöntemle saptanıp, sayısal lenfosit değerleri yardımıyla subgraplann sayısal değerleri bulunmuştur. CRP, C3, C4 nefelometre ile, PFB, PAF ve LTB4 düzeyleri HPLC + RIA yöntemi ile çalışılmıştır. Sonuçlar student t testi ile değerlendirilmiş; aynı membran ile zamana göre değişiklikler aranırken de paired t test kullanılmıştır. Birinci dakikada komplemanın alternatif yolunun elemanı olan PFB'nin kuprofan membran ile C3'e yansımayan bir değişme gösterdiği ve her ila membran ile geçici karakterde trombositopeni ve nötropeniye bağlı lökopeninin başladığı görülmüştür. Her iki membran ile hastaların T, B, CD4 ve CD8 lenfosit sayılan, normale göre düşük bulunmuş; ancak HD sırasında değişiklik görülmemiştir. B lenfositler için "plaque forming cell helper" hücreler olan CD4+Leu8+ T lenfositlerin her iki membran ile de düşük saptanmasının, B lenfositlerde görülen düşüklüğün nedeni olabileceği düşünülmüştür. Supresör indüser olan CD4+Leu8- hücrelerin bazal değerlerinde kuprofan membran ile görülen 119düşüklüğün, supresör hücrelerde indükleme yetersizliğine yol açabileceği düşünülmüştür. Kuprofan membran ile diyaliz, aktif T lenfositlerde zamana göre ve IL-2R ekspresyonunda kontrol grubuna göre artışa ve NK hücrelerde kontrola göre sayısal azalmaya neden olmuştur. Bu özellik membranlar için biyouyumsuzluk kriteri olarak görülmüştür. Lökositlerin adhezyon molekülü olan LFA-1 taşıyan lenfosit sayısal düzeyinin her İM membran ile de normalden düşük iken, kuprofan membran ile diyaliz sonrasında bir miktar yükseldiği görülmüştür. PAF ve LTB4 mediatörlerinin bazal değerleri her iki membran ile normalden yüksek bulunmuştur. HD'in birinci dakikasında Ku membran ile daha belirgin olmak üzere, anlamlı artış saptanmıştır. HD sonrası ve HD öncesi alman bazal değerlerin normalden yüksek bulunması aktivasyonun HD sonrasında da tamamen yatışmadığım düşündürmektedir. Sonuç olarak, bu çalışmada elde edilen bulgularla HD'in çok erken döneminde biyouyumsuzluğu değerlendirmede trombosit, PAF ve LTB4'ün değerli ve erken göstergeler olduğu kabul edilmiştir. Ancak farklı membranların biyouyumsuzluğunu ayırt etmede sadece PAF ve LTB4'ün daha güçlü parametre oldukları kanısına varılmıştır. 120en_US
dc.identifier.endpage146en_US
dc.identifier.startpage1en_US
dc.identifier.urihttps://hdl.handle.net/11454/85865
dc.identifier.yoktezid69402en_US
dc.language.isotren_US
dc.publisherEge Üniversitesien_US
dc.relation.publicationcategoryTezen_US
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/closedAccessen_US
dc.subjectNefrolojien_US
dc.subjectNephrologyen_US
dc.subjectÇocuk Sağlığı ve Hastalıklarıen_US
dc.subjectChild Health and Diseasesen_US
dc.subjectMembranlaren_US
dc.subjectMembranesen_US
dc.subjectRenal diyalizen_US
dc.subjectRenal dialysisen_US
dc.subjectTrombosit aktivasyon faktörüen_US
dc.subjectPlatelet activating factoren_US
dc.titleHemodiyaliz membranlarının biyouyumluluğunda PAF ve lökotrienlerin rolüen_US
dc.typeSpecialist Thesisen_US

Dosyalar