Posterior viterus dekolmanı gelişmemiş hastalarda fakoemulsifikasyon yöntemi ile yapılan katarakt cerrahisinin vitrroretinal arayüzeye olan etkisinin optik koherens tomografi ile incelenmesi

Yükleniyor...
Küçük Resim

Tarih

2014

Dergi Başlığı

Dergi ISSN

Cilt Başlığı

Yayıncı

Ege Üniversitesi

Erişim Hakkı

info:eu-repo/semantics/openAccess

Özet

AMAÇ: Komplikasyonsuz fakoemulsifikasyon cerrahisinin Optik koherens tomografi (OCT) ve ultrasonografi (USG) ile değerlendirilen vitreoretinal arayüzeye olan etkisinin incelenmesi. MATERYAL ve METOD: Çalışmamız Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu 03.06.11 tarihli 11-3.1/40 nolu kararı ile etik kurul onayı alınarak prospektif olarak başladı. Çalışmamıza Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalına Eylül 2011-Aralık 2012 tarihleri arasında başvuran ve katarakt tanısı konarak fakoemulsifikasyon cerrrahisi planlanan 254 hastadan; göz içi cerrahi geçirmemiş olan, diyabet gibi oküler patoloji yaratan sistemik hastalığı olmayan, yaşı >45 olan, miyopi derecesi <6 D olan, katarakt düzeyi arka segmentin görüntülenmesine ve Optik Koherens Tomografi (OCT) alınmasına engel oluĢturmayan, katarakt dıĢında OCT ile görüntülemeyi engelleyecek ortam opasitesi olmayan (korneal nefelyon, vitreus hemorajisi gibi) 150 hasta dahil edildi.Tüm hastalara USG ve OCT tetkiki yapıldı. Ultrasonografi (USG) ve OCT'ye göre Posterior Vitreus Dekolmanı (PVD) gelişmemiş olan 31(%20.6) hasta çalışmaya alındı. Çalışmaya dahil edilen tüm hastalara fakoemulsifikasyon yöntemi ile katarakt cerrahisi yapıldı. İntraoperatif arka kapsül rüptürü gelişen 1 hasta (%3.2) çalışma dışında tutuldu. Böylece çalışmaya 30 hastanın 30 gözü dahil edilmiş oldu. Cerrahi sonrası hastaların ilk kontrolleri 5. günde yapıldı. Daha sonra 1. ay, 3. ay ve 6. ayda tüm olgulara rutin göz muayenesi ve OCT ile USG yapıldı. Çalışmada elde edilen verilerin istatiksel olarak incelemesi SPSS (Statistical Package for Social Science, Worldwide Heaquarters SPSS Inc., Chicago, IL, USA) 16 Windows paket programı ile yapıldı. Verilerin normal dağılıma uyup uymadığı Shapiro wilk testi ile saptandı. Normal dağılıma uyan veriler bağımlı t-testi ile, normal dağılıma uymayan veriler ise Wilcoxon testi ile değerlendirildi. P değerinin 0.05'den küçük olması istatiksel olarak anlamlı kabul edildi. BULGULAR: Çalışma Eylül 2011-Aralık 2012 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Göz Hastalıkları bölümüne başvuran ve arka hyaloid dekolmanı bulgularının izlenmediği, katarakt cerrahisi yapılarak takip edilen 30 hasta üzerinden yapıldı. Olguların yaşları 49 ile 75 arasında değişmekle birlikte ortalama yaş 62.63±7.15 idi. Olguların cinsiyet dağılımı 15 (%50) kadın; 15 (%50) erkekti. Hastaların görme keskinlikleri Snellen eşeline göre cerrahi öncesi ortalama 0.28±0.12 (0.10-0.50) iken, cerrahi sonrası 1, 3 ve 6. aylarda sırayla 0.96±0.078 (0.7- 1), 0.95±0.69 (0.8-1) ve 0.95±0.71 (0.8-1) idi. Cerrahi öncesi elde edilen değerler ile cerrahi sonrası elde edilen değerler karşılaştırıldığı zaman istatiksel olarak belirgin fark vardı (p<0.001). Ancak cerrahi sonrası elde edilen değerler kendi aralarında karşılaştırıldığı zaman istatiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p>0.05). Hastaların aksiyel uzunlukları ortalama 23.35±0.62 (22.22-24.63) idi. Hastaların cerrahi öncesi elde edilen göz içi basınçları ortalama 15.6±2.34 (12-20) mmHg olarak tespit edilirken, cerrahi sonrası 1. ay 16±2.3 (14-22) mmHg, 3. ay 16.03±2.38 (10-22) mmHg ve 6. ayda 15.53±2.64 (11-21) mmHg olarak tespit edildi. Bu değerler arasında yapılan istatiksel analizde anlamlı fark tespit edilmedi (p>0.05). Hastaların 1, 3, 6. ay kontrollerinde biyomikroskobik muayene sonrası vitreoretinal arayüzey değerlendirmeleri için OCT çekildi. Hastalara ayrıca vitreusu değerlendirmek için OCT ile birlikte USG yapıldı. Buna göre; cerrahi sonrası 1. ay kontrolünde 17 hastada (%56.66), 3. Ay sonunda 21 hastada (%70), 6. ay sonunda ise 22 hastada (%73.33) PVD geliĢimi izlendi. Bu hastalarda OCT ile alınan görüntüler ayrıntılı olarak değerlendirildiği zaman 1. ay sonunda 9'u (%30) evre 1, 3'ü evre 2 (%10), 4'ü (%13.33) evre 3, 1'inde (%3.33) evre 4 PVD saptandı. Hastaların 3. ay değerlendirilmesinde ise 10 hastada evre 1 (%33.33), 5 hastada evre 2 (%16.66), 3 hastada evre 3 (%10) ve 3 hastada evre 4 (%10) olarak saptandı. 6. ay muayenesinde ise 9 hastada evre 1 (%30), 3 hastada evre 2 (%10), 4 hastada evre 3 (%13.33) ve 6 hastada evre 4 (%20) olarak saptandı. Hastalarda cerrahi öncesi, cerrahi sonrası 1. ay, 3. ay ve 6. ay makula OCT ile makula kalınlığı, santral makula kalınlığı ve makula volümü değerlendirildi. Makula haritasından elde edilen ortalama makula kalınlığı değerlendirildiğinde; cerrahiden sonraki 1, 3 ve 6. aydaki veriler kendi aralarında ve cerrahi öncesi değerler ile karşılaştırıldı. Cerrahi öncesi elde edilen ortalama makula kalınlığı ile cerrahi sonrası 1. ayda elde edilen ortalama makula kalınlığı arasında istatiksel olarak anlamlı fark tespit edilemezken (p=0.096), 3 ve 6. aylarda elde edilen ortalama makula kalınlıkları arasında anlamlı fark vardı (p değerleri sırasıyla 0.006 ve 0.007). Yine cerrahi sonrası 1. ay ile 3. ay ve 1. ay ile 6. ay elde edilen değerler karşılaştırıldığı zaman istatiksel olarak anlamlı fark vardı (p değerleri sırayla 0.002 ve 0.003). Cerrahi sonrası 3. ay ve 6. ay elde edilen değerler kendi aralarında karşılaştırıldığı zaman istatiksel olarak anlamlı fark yoktu (p = 0.416). Makula haritasından elde edilen santral makula kalınlığı değerlendirildiğinde; cerrahiden sonra 1, 3 ve 6. ayda elde edilenler hem kendi aralarında hem cerrahiden önce elde edilen değerler ile karşılaştırıldı. Cerrahi öncesi elde edilen değerler cerrahi sonrası kontrollerde elde edilen değerlerle karşılaştırıldığı zaman istatiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. (p değerleri 1, 3 ve 6. aylar için sırasıyla 0.615, 0.182 ve 0.255). Cerrahi sonrası elde edilen değerler kendi aralarında (1. ay-3. ay; 1. ay-6.ay; 3. ay-6. ay) karşılaştırıldığı zaman ise hiçbirinde istatiksel fark oluşmadığı izlendi (p değerleri sırasıyla 0.106, 0.086 ve 0.501). Makula haritasından elde edilen makula hacmi değerlendirildiği zaman cerrahi öncesi ile cerrahi sonrası 1. ayda elde edilen değer arasında anlamlı fark yokken (p = 0.387), 3 ve 6. aylarda elde edilen değerler arasında anlamlı fark vardı (p değerleri {600}0.001). Cerrahi sonrası değerler kendi aralarında karşılaştırıldığı zaman ise 3. ay ve 6. ay arasında anlamlı fark saptanmazken (p = 0.835), 1. ay elde edilen değerler 3. ay ve 6. ay elde edilen değerler ile karşılaştırıldığı zaman istatiksel olarak anlamlı fark saptandı (p değerleri sırayla 0.006 ve 0.004) SONUÇ: Fakoemulsifikasyon cerrahisi PVD gelişim sürecini hızlandırmaktadır. Bu sürecin takibinde OCT yararlı bir tekniktir. Ayrıca OCT, USG ile birlikte kullanıldığı zaman bazen OCT ile görüntülenmesi mümkün olmayan evre 4 PVD'nin saptanması mümkün olmaktadır. Fakoemulsifikasyon cerrahisi planlanan hastalarda cerrahi öncesi PVD'nin değerlendirilmesi ve PVD gelişmemiş hastalarda takip süresinin daha uzun tutulması ve hastaların her kontrolde PVD açısından değerlendirilmesi uygundur.

Açıklama

Anahtar Kelimeler

Göz Hatalıkları A.B.D.

Kaynak

WoS Q Değeri

Scopus Q Değeri

Cilt

Sayı

Künye