The boundaries of "fact" and "fiction" represented in john fowles'S mantissa
Yükleniyor...
Tarih
2004
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Ege Üniversitesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Bu tezin amacı John Fowlesʼın büyük yapıtı Mantissaʼyı postmodern ve üstkurgusal (metafictional) teoriler ışığında irdeleyip öykünün anlatımında resmedilen gerçek (fact) ile kurgusal (fiction) öğeler arasındaki bağlantıların genel bir analizini yapabilmek. Böylelikle, bu çalışmayla kitabın postmodern unsurları ve John Fowlesʼın edebiyata getirdiği kazanımlar saptanacak. Postmodernizm,1980ʼlerden sonra edebi bir akım olarak ortaya çıktı. Bu yüzden, son yıllarda ortaya çıkan postmodernizm henüz tam olarak tanımlanabilmiş değildir. Edebi bir metini yeni ortaya çıkmış ve tam olarak tanımlanamamış bir akımın ışığında çalışarak tartışmaya edebi açıdan yeni bakış açıları getirmeyi hedefliyorum. Postmodern parametreler bakımından John Fowles ve eseri Mantissa çok önemli bir yer teşkil etmektedirler. Bu yüzden, bu çalışmamla Fowlesʼın başarılı bir postmodern öykü yazarı olduğuna dikkat çekmeyi hedefliyorum. Hikaye anlatımında ki üstün yeteneğinin sadece onun geniş hayal gücüyle ilgili olmadığını hitabet konusunda usta bir yazar olmasıyla da derinden ilgili olduğunu gösteriyorum. Bir üst-kurgu olarak Mantissa Fowlesʼın hikaye anlatımındaki üstün yeteneğini ispatlamaktadır. Kendi çerçevesinde daha yazım sürecindeyken kendi kendinin yazım sürecini “parodi” haline getirerek çağdaşlarının hepsini geride bırakır. Romanda dikkat çeken temel unsur kitabın kendi yazım sürecini ön plana çıkararak kitabın ʻsıradanʼ öykülerini sürekli olarak gölgelemesidir. Bu yüzden, kitabın esas mesajı kitabın sayfalarında saklı olmak yerine sayfaların kendisi (yazım sürecini gösterdiklerinden) kitabın mesajı olmaktadırlar. Bu anlamda, bu tez çalışmasında göstermek istediğim Mantissaʼnın çağdaş edebi akımların (postmodernizm dahil olmak üzere) parodisini yaparak kendi kendinin yaratım sürecine ayna tuttuğudur. John Fowles Mantissaʼda oyuna benzer bir anlatım şekli sergiler. Bu oyunda kendi yazarlık haklarından vazgeçer ve buna bağlı olarak biz okuyucular da Fowlesʼın kitabındaki kendi yaratısı karakterlerin özgür irade sahibi varlıklarmışçasına Fowlesʼın yerine anlatım sürecine hükmettikleri hissine kapılırız. Karakterlerinin varlığı Fowlesʼın kendi “varlığını” gölgelediklerinden sürekli olarak Fowlesʼın “yokluğuyla” şaşırtılırız. Ancak kitabın sonuyla beraber “yokluğunda” “varolmayı” başarabilmiş Fowles ile tekrar karşılaşır ve şaşırtılırız. Yani, romanın sonunda Fowlesʼın yazım sürecine tekrar hükmettiğini ve aslında bu süreci hiç terk etmediğini görürüz. Kendi kendisinin parodisi olan bu eserde Fowles yazarsız bir yazım sürecinin olasılıklarını sınayarak kendi anlatımını parodileştirir. Böylelikle, en sonda kendi sınırlarını zorlayan, usta bir yazar olarak Fowles görülür.
Açıklama
Anahtar Kelimeler
İngiliz Dili ve Edebiyatı A.B.D.