Posttransplant diyabetes mellitus
Küçük Resim Yok
Tarih
2005
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Ege Üniversitesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/closedAccess
Özet
ÖZET Giriş: Diyabet, transplant sonrası sık gelişen bir komplikasyondur ve mortalite ve morbiditeye katkısı vardır. Bu nedenle tanınması ve tedavi edilmesi hasta açısından önemlidir. Postransplant diyabetes mellitus (PTDM ) için klinik çalışmalarda kullanılan klinik tanımlama, transplantasyon sonrası 30 gün ve üzeri insülin ihtiyacının olması şeklindedir. Bu tanımlama nakil sonrası gelişen diyabetin prevalansını doğru olarak yansıtmaz. Bu nedenle PTDM için tanımlama kriterleri önerilmiştir. Yapılan çalışmalarda PTDM için farklı tanımlamalar kullanılması nedeniyle, PTDM insidansı değişkenlik göstermektedir. Diyabetin komplikasyonlarına bağlı olarak ve yine açıklanamayan başka nedenlerle PTDM azalmış greft ve hasta sağkalımı ile birliktedir. PTDM için yapılan çalışmalarda birtakım risk faktörleri belirlenmiştir. Bunlar, yaş, cinsiyet, etnik köken, kadaverik böbrek nakli, diyabet aile öyküsü, HCV seropozitifliği, immunsupresif tedavi, obezite, metabolik sendrom varlığıdır. Risk faktörleri uygulanan immunsupresif tedavinin bireyselleştirilmesi ve hastanın izlenmesi bakımından önemlidir. Posttransplant dönemde belli aralıklarla hastanın kanşekeri, kan Npidleri,HbA1c düzeyi mutlaka izlenmelidir. PTDM saptanan hastada uygun antidiyabetik tedavi başlanmalı ve hastalar kilo alımı, egzersiz, tedaviye uyum yönünden bilgilendirilmelidir. Kanbasıncı ve kan lipid düzeyleri uygun düzeylerde tutulmalıdır. Gereç ve yöntem: 1997-2003 yılsonu arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Organ Nakli Merkezinde toplam 310 hastaya renal transplant (RT) yapılmıştır. 1 1 kişi çeşitli nedenlerle çalışmaya alınmamış ve toplam 287 hastanın izlem kayıtları incelenmiştir. Çalışmanın ikinci aşamasında ise prospektif olarak 2001-2003 yılsonu arasında RT olmuş ve fonksiyone grefti olan 118 hastaya 100 gr glukoz ile 3 saatlik oral glukoz tolerans testi uygulanmıştır. Daha sonra hastaların bazal demografik verileri ve transplantasyon sonrası izlem verileri karşılaştırılmıştır. Klinik takibe göre daha önceden bilinen DM öyküsü olmayan RT alıcılarının posttransplant izleminde, kan şekeri yüksekliği nedeniyle OAD ilaç, insülin veya diyet tedavisine ihtiyaç duyulması PTDM olarak tanımlanmıştır. Sonuçlar: 1997-2003 yılları arasında PTDM kümülatif insidansı %21.6 olarak bulunmuştur (287 hastanın 62'sinde). PTDM tanısının sıklıkla ilk yılda konduğu ve yıllara göre PTDM kümülatif insidansının arttığı saptanmıştır. Risk faktörleri yönünden hastalar değerlendirildiğinde PTDM'si olan hastalar daha yaşlı, 42pretransplant diyaliz süreleri daha uzun, HCV seropozitiflik oranı daha yüksek saptanmıştır. HCV seropozitifliğinin özellikle postransplant dönemde HCV tanısı alanlarada daha yüksek olduğu saptanmıştır. Takrolimus alan grupta PTDM daha yüksek oranda saptanmasına karşın aradaki fark istatiksel olarak anlamlı saptanmamıştır. Ancak HCV seropozitif olupda takrolimus alan grupta PTDM oranı HCV seronegatif takrolimus alan gruba ve siklosporin alıp HCV seropozitif yada negatif olan gruba daha yüksek saptanmıştır. Hastaların izlem kayıtları incelendiğinde, izlem sonu trigliserid değeri PTDM olan grupta anlamlı olarak daha yüksek, ciddi enfeksiyon (nokardiya, aspergilloz.tüberküloz) geçirme oranı bu grupta daha yüksek olarak saptanmıştır. Gerft ve hasta sağkalımı yönünden karşılaşıldığında, greft sağkalımı diyabeti olan grupta daha düşük saptanmasına karşın hasta sağkalımı arasında iki grup arasında fark bulunmamıştır. OGTT sonuçları değerlendirildiğinde, 5 hastada PTDM (%4,2), 1 1 hastada IGT (%9,3), 104 hastada NGT (%88.1) saptandı. Diyabeti olan grupta daha önceden kan şeker yüksekliği nedeniyle tedavi alma oranı anlamlı olarak daha yüksekti. PTDM grubunda sekresyon parametrelerinin anlamlı olarak düşük olduğu gözlendi. OGTT yapılan hastaların 64'ü siklosporin, 52'si de takrolimus almaktaydı. OGTT sonuçları primer immunsupresif tipine göre karşılaştırıldığında rezistans ve sekresyon parametreleri arasında fark saptanmadı. Hastalar HCV serolojisine göre değerlendirildiğinde OGTT sonuç parametreleri arasında fark saptanmadı. HCV serolojisine göre ayrı ayrı immunsupresif tipine göre tekrar karşılaştırıldı, anlamlı bir sonuç bulunmadı. Sonuç: PTDM mortalite ve morbiditiye katkısından dolayı tanınmalı ve tedavi edilmelidir. Hastalar risk faktörleri yönünden değerlendirilmeli ve immunsupresif tedavi ona göre ayarlanmalıdır. Transplant anı ileri yaş, pretransplant diyaliz süresinin uzun olması, HCV seropozitifliği, HCV seropozitifliği ile birlikte kullanılan immunsupresif ilacın takrolimus olması PTDM riskini arttırmaktadır. PTDM patogenezinde insulin sekresyonunda azalma rol oynamaktadır. Bu hastalarda PTDM hikayesinin yüksek olması nedeniyle, kan şekerlerinin normal seyretmesine karşın insülin sekresyonlarının düşük seyretmesi nedeniyle değiştirilebilen risk faktörlerinin (kilo, HCV seropozitif hastaların pretx dönemde antiviral tedavi almaları, hiperlipidemi, immunsupresif ilaç dozlarının ayarlanması) düzeltilmesi PTDM sıklığını, mortalite ve morbiditeye olan katkısını azaltacaktır. 43
Açıklama
Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.
Anahtar Kelimeler
Allerji ve İmmünoloji, Allergy and Immunology