1990 sonrası Türk sinemasında yabancılaşma olgusu
Yükleniyor...
Dosyalar
Tarih
2007
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Ege Üniversitesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Toplumsal olgulara karsılık gelen tüm kavramlar gibi, yabancılasma kavramının anlamı da, toplumsal yasamda ortaya çıkan siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel dönüsümlerin etkisiyle, degisiklige ugramaktadır. Dolayısıyla bu kavrama karsılık gelen olgunun toplumsal yasama yansıması da, toplumdan topluma degisecegi gibi, aynı toplum içerisinde de, zamanla farklı gelisim çizgileri gösterecektir. Bu nedenle dogal olarak, yabancılasma olgusunun Dogu ve Batı toplumlarında ortaya çıkma ve gelisme süreci de birbirinden farklı bir evrim süreci izleyecektir. Batı toplumlarında yabancılasma olgusu, dinsel bir temele dayanmaktadır. Bu nedenle henüz bireyin olmadıgı ortaçag Avrupaʼsında kavram, daha çok idealist bir bakıs açısı içerisinde açıklanmıstır. Bu süreçte yabancılasmanın, somut insanı ilgilendiren toplumsal bir olgu olarak degil, daha çok Tanrı ile iliskili olarak açıklandıgı dikkati çekmektedir. Ancak, Aydınlanma Dönemi ile birlikte baslayan toplumsalekonomik ve siyasal dönüsümler, yabancılasma kavramına yönelik açıklamaları da etkilemis ve kavram, bu süreçten itibaren materyalist bir temele oturtularak, toplumsal bir olgu olarak degerlendirilmistir. Bu baglamda Batı toplumları için yabancılasma olgusunun toplumsal bir nitelik kazanması, modernizm sürecinde bireyin ortaya çıkısı ile birlikte gerçeklesmistir. Dolayısıyla, bu olgu Batıʼda, modern toplumun ekonomik temellerini olusturan kapitalist sistem elestirisinden , kentlesme sürecine kadar çesitli unsurların ön planda tutuldugu kuramsal açıklamalar çerçevesinde ele alınmıstır. Bir Dogu toplumu olan Türkiyeʼde ise, yabancılasma olgusunun dinsel bir temeli bulunmamaktadır. Varlık-görünüs birligine dayalı bu toplumsal yapıda, yabancılasma olgusu, siyasal iktidarlar tarafından uygulanan modernlesme/batılılasma politikalarının, toplumsal yasamda ortaya çıkardıgı dönüsümlere baglı olarak görünürlük kazanmaktadır. Bu durumda yabancılasma olgusunun Türk toplumundaki görünümünde, sadece Batılı kuramlara dayanmamın mümkün olmadıgı, Türk toplumunun özgün tarihsel ve toplumsal kosullarının da göz önünde tutulması gerekliligi ortaya çıkmaktadır. Gerek bir kitle iletisim aracı olarak, gerekse bir sanat dalı olarak toplumsal olguların kitlelere aktarılmasında önemli bir yeri olan sinema, bu anlamda toplumu yansıtan bir ayna islevini üstlenmektedir. Özellikle popüler ve ticari sinema anlayısının dısında kalan ve sinemanın sanat olma özelligini ön planda tutan alternatif sinema anlayısı içerisinde, toplumsal konuların özgün bir dil ile perdeye yansıtılması, birincil bir önem kazanmaktadır. Bu anlamda, temelleri Osmanlı Devleti dönemine kadar uzanan yabancılasma olgusu da, Türk sinemasının kendi gelisim süreci içerisinde, özgün sinemasal üsluba sahip oldugu dönemden itibaren, filmlerin içeriginde farklı boyutlarda ve niteliklerde yer edinmeye baslamıstır. Ancak, nasıl ki olgunun toplumsal yasamdaki görünürlügü, farklı dönemlerde farklı biçimlere bürünüyorsa, sinemadaki yansıması da, toplumsal yasamdaki bu farklılıkları yansıtır biçimde, dönüsüme ugramaktadır. Bu baglamda, 1990 sonrası Türk sinemasındaki yabancılasma olgusunun açıga çıkartılması için, olgunun daha önceki dönemlerde sinemada nasıl temsil edildigini açıklamak ve günümüz Türkiyeʼsinde, tüketim kültürü ve kentli yeni yoksulluk kavramları ile somutlastıgı düsünülen yabancılasmanın bu dönüsümünü, tarihsel ve toplumsal bir perspektife oturmak gerekmektedir.
Açıklama
Anahtar Kelimeler
Radyo Televizyon ve Sinema A.B.D.