Kazak sözlü geleneğinde Arkaik Destanların tipolojik özellikleri
Yükleniyor...
Dosyalar
Tarih
2003
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Ege Üniversitesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Arkaik kültür insanlarının; günlük yaşamı belli bir kutsallık içinde yaşadıklarını; simgeler, ideogramlar, kozmogoniyle ya da soyağacıyla ilgili mitler gibi belirli kuramsal öğelerden oluşturdukları dinsel yaşamları sayesinde anlamsızlıktan, hiçlikten kısacası kutsal olmayan ortamdan kurtulmaya ve selamete ulaşmaya çalıştıklarım, modern insanlar tarafından fiziksel etkinlikler olarak görülen eylemlerin arkaik kültür insanı için gerçekliğe, kutsallığa dahil olma çabası olduğu ve bu çabanın yani yaşamı ve kendini anlamlı kılma çabasının özünde "mistik" bir karakter taşıdığı da anlaşılmaktadır. Şöyle ki; İnsanoğlu doğar; artık yepyeni, farklı bir ortamdadır; yeniden doğar; erginlenme törenleri-geçiş ayinlerinin (ad alma, ergenlik sınavı-ilk kahramanlık) her birinde insan adeta ölür ve daha sonra yeniden dirilir, ve aşk; bireyin ruhsal olarak Tanrı ile mistik birleşmesi, yani onu bulması, varoluşunun mantıklı bir sebebini keşfetmesi, bir başka şekilde ifade edecek olursak tasavvuf erbabının "En el Hak" dediği seviyeye ulaşmasıyla mistik deneyim, yolculuk tamamlanmaktadır. İnsanoğlu, mitleri yeniden yaşayarak kendilerini dinsel bir yaşantının içinde buluyorlardı. Arketipleri devamlı olarak tekrarlamalarının da sebebi de buydu. İşte bu yüzden de, tarihî olayları mitsel modelle (kahraman) birleştiriyorlar ve olayları da mitsel eylemler (bir canavarla savaş, düşman kardeşler, v.b) kategorisiyle özdeşleştiriyorlardı. Bunun sonucu olarak da biz hemen hemen her anlatıda kahramanın, aynlma-erginlenme-dönüş şeklindeki seferini tekrar tekrar görür gibi oluyor ve aynı zamanda da adeta kahramanın mistik deneyimini tamamlamasının tanıkları oluyoruz. Mitlerden sonra ortaya çıkan ve kahramanlık destanlarının oluşmasına temel teşkil eden ayrı bir tür olarak düşünülen ve bizim de böyle düşündüğümüz bir destan türü vardır ve biz bunu adlandırmak için, "mitlerden sonra oluşmaya başlayan destanın en eski şekilleri" manasında "arkaik" destan terimini kullandık. Sonuç olarak, M.Ö 2500-1200 yılları arasında oluşmaya başladığım düşündüğümüz arkaik destanlar, özünde mistik, sihri bir yapı arz eden geleneksel Türk dininin bütün özelliklerini yansıtmaktadırlar.
Açıklama
Anahtar Kelimeler
Türk Dünyası Araştırmaları Anabilim Dalı