17. yüzyılda Bitlis kent dokusu

Küçük Resim Yok

Tarih

2024

Dergi Başlığı

Dergi ISSN

Cilt Başlığı

Yayıncı

Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü

Erişim Hakkı

info:eu-repo/semantics/openAccess

Özet

Doğu Anadolu Yüksek Yaylaları ile Kuzey Mezopotamya kentleri arasında bir boğaz niteliğinde olan Bitlis Geçidi'nin kuzey ucunda kurulan ve Asur, Urartu ve devamındaki egemenler tarafından kontrol altına alınmak istenen bir noktada konumlanan Bitlis kenti, oldukça zorlu bir topoğrafyaya sahip olmasının yanında özellikle kış aylarında bölgenin karla kaplanması sebebiyle yegâne uğrak noktası niteliğindedir. Tezimiz, Bitlis'in kuruluşundan 17. yüzyılın sonlarına kadar kentleşme anlamında yaşadığı süreçleri incelemektedir. Bitlis Geçidi'nin kuzey ucundaki bir karakol niteliğinden İslami dönemde Müslüman emirlerin harekât merkezi olmaya ve yine bu dönemle birlikte bir ticari hüviyet kazanmaya uzanan ilk dönem kentleşme sürecinin devamında özellikle Dilmaçoğlu Devri'nde dış kalenin iskân edilmiş olması sebebiyle sur dışında yeni yerleşimlerin kurulduğu görülmektedir. Kentin güney ve batı kesimlerinde başlayan sur dışı yerleşim inşasının korunma prensiplerini de göz önünde bulundurarak oluşturulduğu ve yine bu kesimlerin de çeşitli dini ve eğitim kurumları aracılığıyla işlevlendirildiği görülmüştür. Bitlis'in 13 ve 14. yüzyıllarda Anadolu'nun birçok yerinde olduğu gibi yaşanan yıkım ve tahribatlardan dolayı kentleşme anlamında ortaya çıkan durağanlıktan sonra özellikle 15. yüzyılda Ahlat ve çevresinden alınan göçlerle birlikte sur dışı yerleşimlerinin büyük bölümünün oluştuğu görülmektedir. Bu yerleşimler 17. yüzyılda Bitlis kent dokusunu oluşturan ana unsurlar olarak konumuz dahilinde incelenmiştir. 16. yüzyılda Osmanlı ve Safevi Devletleri arasında bir tampon bölge olması sebebiyle yaşanan siyasi süreçler neticesinde Bitlis'in kentleşme anlamında bazı yeniliklere sahne olduğu ve bu yeniliklerin de 17. yüzyıl Bitlis kentinin ticari hüviyetini oluşturan özelliklere sahip olduğu anlaşılmaktadır. Bitlis'in 12. yüzyıldan başlayarak inşa edilen yapıları ve bu dönemden itibaren kurulan mahallelerinin 17. yüzyılın sonuna kadar geçirdiği süreçler ve bu süreç içerisinde kentleşme anlamında ortaya konan düzenlemeler gerek Bitlis ve çevresinin siyasi tarihi gerekse Anadolu ve çevresindeki kentleşme anlayışı dikkate alınarak değerlendirilmiştir. Bitlis'te sonuç olarak yüzyıllara dayanan bir kentleşme sürecinin yaşandığı görülmüştür. Genel itibariyle cami etrafında gelişen ticari alanlar ile iskân alanlarının birbirinden ayrıldığı İslami kent özelliğine sahip olan Bitlis'in han, hamam, arasta, bedesten ve çarşıların bir arada konumlandığı Osmanlı kentleşme anlayışına sahip mahallelerinin de bulunduğu; bu anlamda iki anlayışı da bünyesinde barındıran önemli bir ticaret kenti olduğu ortaya konmuştur. 17. yüzyılda külliye ve diğer yapılarıyla bütünleşmiş önemli bir ticaret kenti hüviyeti gösterdiği anlaşılan Bitlis şehri, yaşanan yağma ve tahribatlar neticesinde mimari anlamda daha fazla atılım gösterememesine rağmen yüzyılın sonunda olduğu gibi fırsat bulduğu her anda yeni inşa faaliyetlerine girişmiştir. Söz konusu yüzyıla kadar kendi bünyesinde oluşturduğu bir mimari anlayış ve üslubu bulunmasına rağmen Osmanlı hakimiyetinin bütün alanlarda artması ve kent gelirlerinin azalması gibi sebeplerle bu dönemden sonra kayda değer bir inşa faaliyetinin olmadığı sonucuna varılmıştır. Günümüzde birçok önemli anıtsal yapı betonarme yapı blokları arasında kaybolmuş vaziyettedir. Ahlat, Hasankeyf ve Mardin gibi kentlerle anıtsal mimari örnekleri anlamında yarışabilecek düzeydeki bir şehrin günümüzde bu avantajdan faydalanamaması var olan yapıların da zaman içerisinde harabeye dönmesine sebep olmaktadır. Biz de bu çalışmamızda zarar gören eserlerin onarılması ve yenilenmesi gibi çalışmalarda aslına uygun bir düzenleme oluşturulabilmesi ve Bitlis'in tarihi dokusunun daha iyi anlaşılabilmesine katkı sunduğumuzu düşünüyoruz.

Açıklama

Anahtar Kelimeler

Kaynak

WoS Q Değeri

Scopus Q Değeri

Cilt

Sayı

Künye