Deneysel temas tipi yanıklarda Hypericum Perforatum (sarı kantaron) tedavisi ile Alpina Officinarum (havlıca) tedavisinin yara iyileşmesi üzerine etkilerinin karşılaştırılması

dc.contributor.advisorKıyan, Güçlü Selahattin
dc.contributor.authorSavaş, Halil Uğur
dc.date.accessioned2019-05-13T06:33:05Z
dc.date.available2019-05-13T06:33:05Z
dc.date.issued2014
dc.departmentEge Üniversitesi, Tıp Fakültesien_US
dc.description.abstractAMAÇ: Yanık, travmalar içinde önemli bir mortalite ve morbidite nedeni olmaya devam eden ve sıklıkla karşılaşılan bir travmadır. Termal nedenler daha sık görülmekle beraber, termal nedenler dışında elektrik yanıkları, radyasyon ve kimyasal yanıklar da bulunmaktadır. Deri, primer etkilenen organ olmasına karşın, yanığın sitemik etkilerine bağlı olarak diğer tüm organ ve sistenlerde de komplikasyonlar oluşabilmektedir. Yanık hasarının büyüklüğüne bağlı olarak oluşabilecek komplikasyon ve ölüm riski o kadar yüksek olmaktadır (1,2). Amerikan Yanık Derneği’nin verilerine göre U.S. de yılda 500.000 birey yanık nedeniyle tedavi görmektedir. Bunlardan 45.000 birey hastaneye yatış gerektirmektedir, yani hastaların büyük bir bölümünün tedavisi acil serviste yapılmıştır ve hastaların %85’i yanık merkezinden evine taburcu edilmiştir (3). Topikal ajanlar yanık tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Çeşitli çalışmalarda topikal antimikrobiyal ajanların kullanımının parsiyel veya tam kat kalınlıktaki major yanık yaralanmalarında morbidite ve mortaliteyi azaltmadaki rolü gösterilmiştir. Effektif topikal antimikrobiyal ajanın yaygın şekilde uygulanması açık yanık yarası üzerindeki mikrobiyal yükü ve enfeksiyon riskini azaltır ve yanık iyileşme hızını artırır (4-6). Tedavide etkin ve ortak bir yöntem olarak belirlenmiş bir ajan veya uygulama yöntemi görülmemektedir. Sarı kantaron otu ve havlıcan otu halk arasında pek çok rahatsızlığın tedavisinde uzun yıllardır kullanılmaktadır. Yanık tedavisinde de etkili olabileceklerini düşündürecek pek çok özellikleri mevcuttur (7-15). Alpinia officinarum Hance (Havlıcan otu, Lesser galangal, smaller galangal) bitkisi Çin kökenlidir fakat daha çok Batı Bengal, Assam ve Doğu Himalayalar’ın düzlüklerinde, Hindistan’da yetiştirilmektedir. Havlıcan, Ayurvedik ve Çin Tıbbında çok eski zamanlardan beri (MS 500. yıl), Avrupa’da ise Orta Çağ’dan beri kullanılmaktadır (7). Rizomların (köksapı) esas olarak sindirim sistemi üzerinde etkiyen çok etkili bir bitki olduğu bildirilmiştir; aynı zamanda ağrıyı azaltır, ateşi düşürür, bakteriyel ve fungal enfeksiyonları kontrol altına alır. Havlıcanın önemli iki biyoaktif bileşenden biri; havlıcan rizomlarında yüksek konsantrasyonlarda bulunan ve flavonoidlerin flavonol sınıfının bir üyesi, galangindir (8,9). Alpinia officinarum rizomunun bileşiminde bulunan diarilheptanoidler ve de flavonoidler; biyolojik, anti-oksidan ve serbest radikal temizleyici özelliklerinden dolayı yanık yarası iyileştirmede etkili olabilir. Türkiye’de yöresel olarak binbirdelik otu, kan otu, kılıç otu, mayasıl otu, yara otu, kuzu kıran ve ingilizcede St. John’s wort adıyla bilinen Hypericum perforatum L., Hypericaceae familyasına dahil ve Avrupa, Asya, Kuzey Afrika ve Amerika Birleşik Devletlerinde yetişen çok yıllıklı bir ottur (10). Bir kaç çalışmada, sistemik uygulamayı takiben in-vivo antiinflamatuar özellikleri belgelenmiştir (11, 12). İn-vitro çalışmalar H. perforatum ekstresi ya da içeriklerinin inflamatuar reaksiyon sürecindeki bazı basamakları inhibe ettiğini göstermiştir. Özellikle H. perforatum ekstresi serbest radikal üretimini, myeloperoksidaz, siklooksijenaz-1, 5-lipoksijenaz ve indüklenebilir siklooksijenaz ve nitrik oksit sentaz basamaklarını inhibe eder (13-15). Yapılan literatür taramasında yanık hastalarında veya deneysel yanık modellerinde gerek H. perforatum’ un gerekse Alpinia officinarum etkileri üzerine klinik ve deneysel çalışmaların oldukça az ve yetersiz olduğu dikkat çekmektedir.Ayrıca bu konuda beraber yapılmış çalışmanın da olmadığını gördük.Bu nedenle uzun zamandır yanık ve yara iyileşmesi üzerine etkili olduğu düşünülen H.Perforatum’un ve Alpinia officinarum deneysel temas tipi yanıklarda yara iyileşmesi üzerine etkili olup olmadığının belirlenmesi ve etkilerinin birbirleriyle karşılaştırılması amaçlandı. YÖNTEM: Çalışmada DEÜ Tıp Fakültesi Deney Hayvanları Yetiştirme Merkezi’nden temin edilen, seksüel olgunluğa erişmiş, ağırlıkları 180-250 gr. arasında değişen, sadece dişi eşeyden, 35 adet sağlıklı Wistar albino cinsi sıçan kullanıldı. Sıçanlar 5 gruba ayrıldı. İntraperitoneal ksilazin ve ketamin anestezisi sonrası bütün deneklerin sol torakodorsalinde iki, sağ torakodorsalinde bir olmak üzere toplamda üç adet, aralarında sağlam cilt dokusu bırakacak şekilde 1x1’lik alanlar traşlanarak kıllardan arındırıldı. Yanık modeli oluşturmak amacıyla tasarlanan cihazın (Şekil 28) sabit 100°C sıcaklıkta tutulan 1x1 cm’lik kare şeklindeki bakır ucu traşlanan alanlara 10 saniye boyunca ekstra basınç uygulanmadan temas ettirilerek yanık oluşturuldu. Daha sonra gruplarda planlanan işlemler her bir gruba ayrı ayrı sırası ile gerçekleştirildi. Grup 1 ‘e herhangi bir işlem veya tedavi uygulanmadı. Grup 2 ‘ye yanık uygulaması sonrası sadece 100cc SF ile 2 dakika irrigasyon sağlanıp ilaçsız pansuman ile kapatılarak herhangi başka bir tedavi uygulanmadı. Grup 3‘e yanık uygulaması sonrası havlıcan otundan hazırlanan jel uygulaması tek sefer yapıldı. Grup 4‘e yanık uygulaması sonrası kantaron otundan yapılan jel tek sefer uygulandı. Grup 5‘e ise yanıktan sonra tek sefer boş jel uygulandı. BULGULAR: Deneklerin genel sıvı kayıplarını anlamak için kuru-yaş ağırlıkları olan 0. (yanık öncesi) ve 24. Saat (yanık sonrası) ağırlıkları ölçülerek değerlendirildi. Sonuçta gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı ağırlık farkı saptanmadı. Yanık uygulaması sonrası tedavi almayan grupta ödem, kollajen diskolorizasyonu, damar hasarına ait en yüksek değerler 4. saatte elde edilip, 8. saatte azalmakta olduğu ve en düşük değerlerine 24. saatte ulaştığı izlendi.Kıl kökü hasarı ve PNL infiltrasyonu yanık kontrol grubunda en yüksek değerine 8.saatte ulaştı ve 24. saatte en düşük değeri elde edildi.Gl.sebacea hasarına ait en yüksek değer ise 24. saatte elde edildi. Bakılan diğer parametreler ise damar sayısı, dejenere kıl kökü sayısı, toplam kıl kökü sayısı, epidermis kalınlığıydı. Damar hasarı tüm gruplarda 4.saatte enyüksek, 24. saatte en düşük saptandı. Grupların birbirleri arasında yapılan havlıcan – yanık kontrol, kantaron - yanık kontrol, jel - yanık kontrol kantaron-jel, havlıcan – kantaron, havlıcan – jel karşılaştırmalarında anlamlı değer elde edilmedi.(p>0.05) Tüm gruplarda zaman içerisinde ödem miktarının azaldığı görüldü.Grupların birbirleri arasında yapılan karşılaştırmalar sonucunda ; havlıcan ve kantaronun yanık kontrol grubu ile değerlendirilmesi sonrası 4.saatte anlamlı değer (p<0.05) bulundu. Havlıcan – jel, havlıcan – kantaron, kantaron – jel, jel – yanık kontrol karşılaştırmalarında anlamlı değer bulunmadı. (p>0.05) . Kıl kökü hasarında grupların birbirleri arasında yapılan karşılaştırmaları sonrasında ; Havlıcan-yanık kontrol, havlıcan – kantaron, havlıcan-jel, yanık kontrol – jel karşılaştırmalarında anlamlı değer elde edilmezken (p>0.05), kantaron-yanık kontrol ve kantaron-jel karşılaştırılmasında ise 24.saatte anlamlı farklılık (p<0.05) izlendi. Glandula sebacea hasarı grupların birbirleri arasında yapılan karşılaştırmalar sonucunda havlıcan – yanık kontrol, kantaron – yanık kontrol karşılaştırmalarında 24. saatte anlamlı sonuçlar (p<0.05) gösterdi.Buna karşılık havlıcan-kantaron, havlıcan-jel, kantaron-jel, jelyanık kontrol gruplarının karşılaştırmalarından anlamlı sonuç elde edilmedi.(p>0.05) Bu çalışmada her gruba ait her bir hayvandan elde edilen preperatların tamamında damar, kıl kökü ve dejenere kıl kökü sayım işlemi gerçekleştirildi. Toplam kıl kökü sayısı yanık kontrol, havlıcan ve jel grubunda 4.,8., 24. saatlerde giderek düşerken kantaron grubunda korunmuş olarak izlendi ve istatistiksel olarak anlamlı (p<0.05) bulundu. Havlıcan kantaronla karşılaştırıldığında ilk 4 saat etkileri benzerken 8 ve 24 saatlerde kantaronun toplam kıl kökü sayısına etkilerinin ön plana çıktığı görüldü. Aynı benzerlik jel grubuyla kantaron kıyaslamasında da izlendi. Havlıcan-yanık kontrol gruplarının karşılaştırılması sonrası anlamlı farklılık saptanmadı ( p>0.05). Kantaron-yanık kontrol grubunun karşılaştırılmasında 4 ve 8. saatlerde anlamlı farklılık göstermezken (p>0.05), 24. saatte anlamlı değer (p<0.05) bulundu. Dejenere kıl kökü sayısı, yanık kontrol grubunda giderek artış göstermektedir. Tedavi alan gruplarda dejenere kıl kökü sayısı yanık kontrol grubuna kıyasla anlamlı farklılık göstermektedir. Havlıcan ve kantaron dejenere kıl kökü sayısına etkileri açısından karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir farklı değer elde edilmedi. Boş jelin de kıl kökündeki dejenerasyona etkisi 8 ve 24 saatlerde istatistiksel olarak anlamlı (p<0.05) bulunsa da jel ile havlıcan ve kantaron karşılaştırıldığında dejenere kıl köküne sayısına olan etkileri havlıcan ve kantaronun ön plana çıkmaktadır. Kendi süreci içinde istatistiksel olarak dejenere kıl kökü sayısında anlamlı farkı (p<0.05) olan sadece kantaron bulunmaktadır. Damar sayısı, yanık sonrası havlıcan, kantaron, boş jel tedavisi alan gruplar tedavisiz bırakılan yanık kontrol grubu ile karşılaştırıldığında anlamlı farklılık (p<0.05) gösterdi. Kantaron 4. saatte havlıcanla benzer etkiler oluştururken 8. ve 24.saatlerde anlamlı farklılık (p<0.05) gösterdi. Kantaron otundan hazırlanan jel damar sayısının korunmasında havlıcan ve boş jel grubundan daha olumlu sonuçlar verirken, havlıcan otundan hazırlanan jelin de yanık kontrol ve boş jel grubuna göre damar sayısının korunmasında etkili olduğu görüldü. Bu çalışmada her gruba ait tüm hayvanlardan elde edilmiş biyopsi materyallerinden, her hayvana ait dokudan randomize 10’ar histolojik kesit alındı ve her bir preperatta randomize 20 farklı alandaki epidermis kalınlıkları alınıp aritmetik ortalama sonuçları yazıldı ve istatistiksel olarak değerlendirildi. Epidermis kalınlığı, yanık sonrası havlıcan, kantaron, boş jel tedavisi alan gruplar tedavisiz bırakılan yanık kontrol grubu ile karşılaştırıldığında olumlu yönde anlamlı farklılık (p<0.05) elde edildi. Havlıcanın yanık sonrası epidermis kalınlığını koruyucu etkileri mevcutken kantaron-havlıcan karşılaştırılması sonrası 4., 8. ve 24. saatlerde anlamlı farklılık (p<0.05) saptandı. Kantaron ve havlıcan bitkilerinin jel haline getirilmesinde kullanılan aracı madde olan boş jel kendi başına kullanıldığında dahi epidermal bütünlüğün korunmasında olumlu sonuçlar verdiği görüldü. Ancak kantaronun gerek diğerleriyle gerekse kendi süreci içinde karşılaştırıldığında epidermis kalınlığının korunmasındaki etkileri daha üstün bir şekilde sürekli ve progresif olarak değerlendirildi. SONUÇ: Bu tez çalışmasında akut temas tipi deneysel yanıklarda tek sefer uygulanan topikal H.perforatum tedavisinin ödemi, kıl kökü ve glandula sebacea hasarını azalttığı, toplam kıl kökü sayısının, damar sayısının ve epidermis kalınlığının korunmasında da etkili, dejenere kıl kökü sayısını azaltmakta da etkili olduğu görüldü.Ancak PNL infiltrasyonu damar hasarı ve kollajen diskolorizasyonunun azaltılmasında anlamlı istatistiksel farklılık oluşturmadığı görüldü. Diğer tarafta tek sefer uygulanan topikal Alpina officinarum tedavisinin de ödem, glandula sebacea hasarını azaltıcı etkileri olduğu, damar sayısı ile epidermis kalınlığının korunmasında ve dejenere kıl kökü sayısının azaltılmasında etkili olduğu görüldü.Fakat PNL infiltrasyonu, damar hasarı ve kollajen diskolorizasyonunun azaltılmasında anlamlı istatistiksel farklılık oluşturmadığı toplam kıl kökü sayısına etkileri istatistiksel olarak anlam taşımadığı saptandı. Ancak tedavi uygulamaları karşılaştırıldığında topikal Hypericum Perforatum tedavisinin, topikal Alpina officinarum tedavisine göre temas tipi deneysel yanıklardaki yara iyileşmesine etkileri daha belirgindir. Hypericum Perforatum topikal tedavisinin, akut dönem yanıklarda Alpina officinarum tedavisine göre daha olumlu sonuçlar vereceği söylenebilir.en_US
dc.identifier.urihttps://hdl.handle.net/11454/8308
dc.language.isotren_US
dc.publisherEge Üniversitesien_US
dc.relation.publicationcategoryTezen_US
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/openAccessen_US
dc.subjectYanık, Hypericum Perforatum, Alpina officinarum.en_US
dc.subjectBurn, Hypericum Perforatum, Alpina officinarum.en_US
dc.subjectAcil Tıp A.B.D.en_US
dc.titleDeneysel temas tipi yanıklarda Hypericum Perforatum (sarı kantaron) tedavisi ile Alpina Officinarum (havlıca) tedavisinin yara iyileşmesi üzerine etkilerinin karşılaştırılmasıen_US
dc.typeSpecialist Thesisen_US

Dosyalar

Orijinal paket
Listeleniyor 1 - 1 / 1
Yükleniyor...
Küçük Resim
İsim:
halilugursavas2014.pdf
Boyut:
19.69 MB
Biçim:
Adobe Portable Document Format
Lisans paketi
Listeleniyor 1 - 1 / 1
Küçük Resim Yok
İsim:
license.txt
Boyut:
1.71 KB
Biçim:
Item-specific license agreed upon to submission
Açıklama: