The collapse of the grand narrative of history in Peter Ackroyd's novels
Yükleniyor...
Dosyalar
Tarih
2019
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
This thesis, while demonstrating the analysis of the grand narrative of history in
postmodern novel aims to portray through which ideologies the grand narrative of
history legitimizes itself. While examining the the works of Peter Ackrody entitled as
Chatterton and The Plato Papers within the frame of the grand narrative of history, this
study aims to uncover how history had legitimized itself with. In the first chapter of this
thesis, history has been depicted as a form of a narrative through which the stories of
success, wars, discoveries, and innovations have been demonstrated and it has also been
depicted that with the emergence of empirical thinking, history adapted a new scientific
form. In order to provide a scientific background to the thesis in the first chapter, it has
been emphasized that through supporting the tenets of the Enlightenment Period such as
objectivity and universality, history have been a narrative that demonstrated the
scientific and social transformations within the frame of a progressive discourse.
However, through understanding that empirical thinking and rationalism could not
provide an advancement to the humankind through the emergence of the Second World
War, the hegemony of the grand narrative of history has been destructed. In twenty-first
century, history's claim of being an objective and a universal body of knowledge have
come to an halt. Postmodern era have also reflected the Lyotardian claim of
"legitimation crisis". In these terms, the grand narrative of history began to be examined
with a postmodern skepticism. Within the frame of this, the second chapter of this thesis
analyzes Chatterton within the frame of the validity of literary history. Through
distorting the line between fact and fiction, postmodern novel aims to scrutinize the
hegemony of the grand narrative of history. In this sense, by portraying the secrets and
unknown events that took place in history, thr study of Chatterton aims to destabilize
the hegemony attributed to authors and intends to show the fluidity of literary history. In
the third chapter, through examining the grand narrative of history within the frame of
history of Western civilization, the study of The Plato Papers analyzes discourses of
civilization and portrays the constructedness of these narratives. Through destructing
the hegemony of historical narratives within the grand narrative of history, this study
aims to demonstrate that postmodern novel provides a place for the silenced and othered
figures and lets them create their own version of historical reality.
Bu tez postmodern romanda tarih büyük anlatısını inceleyip, Batı medeniyeti tarihi ve edebiyat tarihi anlatılarının hangi ideolojiler çerçevesinde meşrulaştırıldığını göstermeyi amaçlamaktadır. Peter Ackroyd'un Chatterton ve The Plato Papers adlı eserlerinde tarih Lyotard'ın büyük anlatı teorisi çerçevesinde incelenirken, tarihin nasıl kendini meşrulaştırdığnı da ortaya çıkarmayı hedeflemektedir. Tezin birinci bölümünde tarihin, insanoğlunun var olduğu zamandan itibaren insanlığın kazandığı başarıları, savaşları, yenilikleri ve buluşları tasvir ettiği bir anlatı olduğunu ve Aydınlanma Dönemi'nden itibaren empirik düşüncenin ortaya çıkmasıyla birlikte tarihin yeni bir boyut kazanarak bilimsel bir dal haline gelmesi anlatılmıştır. Teze bilimsel bir arka plan sağlaması açısından tezin ilk bölümünde tarihin Aydınlanma Dönemi'nin de savunduğu objektiflik ve evrensellik ilkelerini benimsemiş olduğu ve bununla birlikte tarih, insanlığın yaptığı bilimsel ve sosyal değişimleri ilerleyişçi bakış açısıyla anlatan bir söylem olduğu vurgulanmıştır. Fakat İkinci Dünya Savaşı'nın ortaya çıkmasıyla empirik düşüncenin ve rasyonalizmin insanlığı ileriye götürmediği anlaşılarak tarih anlatısının hegemonisini derinden sarsmıştır. 21.yy'da tarihin objektif ve evrensel bilgi sağlayan bir anlatı olması postmodern şüphecilikle son bulmuştur. Postmodern dönem Lyotard'ın öne sürdüğü meşruiyet krizini de açığa çıkarmıştır. Bu bağlamda tezin ikinci bölümünde Chatterton adlı roman tarih büyük anlatısının edebiyat tarihi alt başlığında postmodern şüphecilikle incelenmiştir. Postmodern roman, tarih anlatılarının kurgusallığına dikkat çekmek için gerçek ve kurgu arasındaki çizgiyi kaldırarak, tarih büyük anlatısını yıkmayı hedeflemektedir. Bu çerçevede Chatterton adlı romanda edebiyat tarihinde bilinmeyen sırlar ve olayları ortaya çıkararak edebiyat tarihinde yazarlara atfedilen hegemoniyi ortadan kaldırıp, edebiyat tarihinin değişkenliğini göstermeyi amaçlamaktadır. Üçüncü bölümünde ise The Plato Papers adlı roman, tarih meta anlatısını Batı Medeniyeti tarihi olarak ele alarak, medeniyetleşme çerçevesindeki anlatıları inceleyip onların kurgusallığını ortaya çıkarmayı hedeflemektedir. Bu çalışma, postmodern romanda tarih büyük anlatısının içindeli farklı anlatıların hegemonisini yıkarak tarih boyunca susturulmuş ve ötekileştirilmiş kişi ve kavramların kendi tarihsel gerçekliğini yaratmalarına ortam sağladığını göstermeyi amaçlamaktadır.
Bu tez postmodern romanda tarih büyük anlatısını inceleyip, Batı medeniyeti tarihi ve edebiyat tarihi anlatılarının hangi ideolojiler çerçevesinde meşrulaştırıldığını göstermeyi amaçlamaktadır. Peter Ackroyd'un Chatterton ve The Plato Papers adlı eserlerinde tarih Lyotard'ın büyük anlatı teorisi çerçevesinde incelenirken, tarihin nasıl kendini meşrulaştırdığnı da ortaya çıkarmayı hedeflemektedir. Tezin birinci bölümünde tarihin, insanoğlunun var olduğu zamandan itibaren insanlığın kazandığı başarıları, savaşları, yenilikleri ve buluşları tasvir ettiği bir anlatı olduğunu ve Aydınlanma Dönemi'nden itibaren empirik düşüncenin ortaya çıkmasıyla birlikte tarihin yeni bir boyut kazanarak bilimsel bir dal haline gelmesi anlatılmıştır. Teze bilimsel bir arka plan sağlaması açısından tezin ilk bölümünde tarihin Aydınlanma Dönemi'nin de savunduğu objektiflik ve evrensellik ilkelerini benimsemiş olduğu ve bununla birlikte tarih, insanlığın yaptığı bilimsel ve sosyal değişimleri ilerleyişçi bakış açısıyla anlatan bir söylem olduğu vurgulanmıştır. Fakat İkinci Dünya Savaşı'nın ortaya çıkmasıyla empirik düşüncenin ve rasyonalizmin insanlığı ileriye götürmediği anlaşılarak tarih anlatısının hegemonisini derinden sarsmıştır. 21.yy'da tarihin objektif ve evrensel bilgi sağlayan bir anlatı olması postmodern şüphecilikle son bulmuştur. Postmodern dönem Lyotard'ın öne sürdüğü meşruiyet krizini de açığa çıkarmıştır. Bu bağlamda tezin ikinci bölümünde Chatterton adlı roman tarih büyük anlatısının edebiyat tarihi alt başlığında postmodern şüphecilikle incelenmiştir. Postmodern roman, tarih anlatılarının kurgusallığına dikkat çekmek için gerçek ve kurgu arasındaki çizgiyi kaldırarak, tarih büyük anlatısını yıkmayı hedeflemektedir. Bu çerçevede Chatterton adlı romanda edebiyat tarihinde bilinmeyen sırlar ve olayları ortaya çıkararak edebiyat tarihinde yazarlara atfedilen hegemoniyi ortadan kaldırıp, edebiyat tarihinin değişkenliğini göstermeyi amaçlamaktadır. Üçüncü bölümünde ise The Plato Papers adlı roman, tarih meta anlatısını Batı Medeniyeti tarihi olarak ele alarak, medeniyetleşme çerçevesindeki anlatıları inceleyip onların kurgusallığını ortaya çıkarmayı hedeflemektedir. Bu çalışma, postmodern romanda tarih büyük anlatısının içindeli farklı anlatıların hegemonisini yıkarak tarih boyunca susturulmuş ve ötekileştirilmiş kişi ve kavramların kendi tarihsel gerçekliğini yaratmalarına ortam sağladığını göstermeyi amaçlamaktadır.