Amorf kalsiyum fosfat ilaveli rezin restoratif materyalin geleneksel restoratif materyaller ile in-vivo ve in-vitro yöntemlerle karşılaştırılmalı olarak incelenmesi

Küçük Resim Yok

Tarih

2015

Dergi Başlığı

Dergi ISSN

Cilt Başlığı

Yayıncı

Ege Üniversitesi

Erişim Hakkı

info:eu-repo/semantics/openAccess

Özet

Restoratif dişhekimliğinde en sık karşılaşılan sorunların başında sekonder çürükler gelmektedir. Bu nedenle de restoratif materyallere antimikrobiyal ya da remineralizasyon etkisine sahip ajanların ilave edilmesi gündeme gelmiştir. Kompozit rezinlerin doldurucu bölümüne ilave edilen ajanlardan biri de amorf kalsiyum fosfattır (ACP). Çalışmanın in vivo bölümünde, süt dişi Black V (kole) çürüklerinin restorasyonunda kullanılan ACP içerikli nanokompozit ile geleneksel kompozitin belirlenen kontrol günlerinde alınan dişeti oluğu sıvısı ve dental plak örneklerinde immünolojik, biyokimyasal ve mikrobiyolojik açıdan karşılaştırılması amaçlanmış, ayrıca restoratif materyallerin FDI kriterlerine göre klinik başarıları kaydedilmiştir. Çalışmanın in vitro bölümünde ise farklı restoratif materyallerin S. mutans ve L. acidophilus için hazırlanan besiyerlerinde antibakteriyel etkinliğinin değerlendirilmesi ve taramalı elektron mikroskobu ile de materyallerin yüzeyinde bakteri birikimi ve yüzey özelliklerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Toplam 14 çocuk hastada bölünmüş ağız tasarımı ile gerçekleştirilen çalışmada 18 dişe test materyali, 18 dişe de kontrol materyali uygulanmıştır. Uygulama yapılan dişlerden tedavi öncesi, tedaviden sonra 1, 7, 14 ve 30. günlerde dişeti oluğu sıvısı ve dental plak örnekleri alınmış, her hastada çürük ve restorasyon bulunmayan birer diş de kontrol amacıyla çalışmaya dahil edilmiştir. Ayrıca hastalardan çalışma başlangıcında, 1 ve 6. aylarda uyarılmamış tam tükürük örnekleri alınmıştır. Dişeti oluğu sıvısı ve tükürük örneklerindeki IL-17, OPG ve RANKL seviyeleri ELISA kitleriyle, plak örnekleri ise gerçek zamanlı PCR ile incelenmiştir. İmmünolojik bulgulara bakıldığında, hastaların tükürük örneklerindeki sitokin seviyelerinin 6. ayda, başlangıç ve 1. aya kıyasla belirgin şekilde azaldığı görülmüştür. Çürük dişlerde başlangıç proenflamatuvar sitokin seviyelerinin sağlıklı dişe kıyasla daha yüksek olduğu, uygulanan tedavi sonrasında önce arttığı zamanla da azaldığı tespit edilmiştir. Biyokimyasal değişimlerin değerlendirilmesi amacıyla çalışmaya dahil edilen kemik yapım/yıkım döngüsünün, yıkım yönünde olduğunu belirten RANKL ve RANKL/OPG seviyelerinin çürük dişlerde sağlıklı dişlerden daha yüksek olduğu görülmüştür (p<0,05). Takip günlerinde alınan dental plak örnekleri mikrobiyolojik yönden karşılaştırıldığında, gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p>0,05). FDI kriterlerine göre yapılan klinik değerlendirmelerde ise, her iki materyalin de kenar uyumunda ve estetik özelliklerinde küçük değişimler olduğu saptanmış, ancak materyaller arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p>0,05). Restoratif materyallerin antibakteriyel etkinliğini değerlendirmek amacıyla gerçekleştirilen agar difüzyon testi sonucunda ise; iki bakteri için de en geniş inhibisyon zonları klorheksidin içeren kavite dezenfektanında görülmüş, test materyali geleneksel kompozite kıyasla vernikli ve verniksiz formlarıyla S. mutans'a karşı antimikrobiyal etkinlik göstermiştir. Geleneksel kompozitte ise antimikrobiyal etkinlik tespit edilmemiştir. Taramalı elektron mikroskobunda yapılan incelemelerde kontrol materyalinin yüzeyinde plak birikiminin artmasına neden olacak çok fazla düzensizlik bulunduğu görülmüştür. Besiyerinin ağız içi biyofilmin karmaşık yapısını tam olarak taklit edememesi nedeniyle restoratif materyal yüzeylerinde yoğun mikrobiyal depozit tespit edilememiştir
Secondary caries is one of the most common problems in restorative dentistry. Antimicrobial or remineralizing agents are added into the restorative materials to prevent secondary caries. Amorphous calcium phosphate (ACP) is one such agent added to the composite resins. In the in vivo part of the present study, immunological, biochemical and microbiological reactions to ACP-containing nanocomposite and traditional composite were evaluated in gingival crevicular fluid (GCF) and dental plaque samples. Moreover, clinical success of the restorative materials were recorded according to the FDI criteria. In the in vitro part of the study, antibacterial activity of different restorative materials were investigated in the medium for L. acidophilus and S. mutans and the surface properties of the restorative materials were evaluated with a scanning electron microscope (SEM). Fourteen pediatric patients were included in the present study with split mouth design; 18 teeth were restored with test material and 18 teeth were restored with control material. GCF and dental plaque samples were collected at baseline before the treatment, and then on days 1, 7, 14 and 30 after the treatment. Unstimulated whole saliva samples were obtained at baseline, 1 and 6 months after restoration. GCF and saliva samples were assayed for IL-17, OPG and RANKL levels by ELISA, and the plaque samples were analyzed by real-time PCR. Cytokine levels in saliva samples decreased significantly at 6th month compared to baseline and 1st month. The baseline proinflammatory cytokine levels in GCF samples around the carious teeth were higher than those around the healthy teeth. RANKL, OPG levels and RANKL/OPG ratio were also determined in the GCF samples. RANKL level and RANK/OPG ratio were higher in the caries group than the healthy control (p<0,05). There were no statistically significant differences between the study groups in the microbiological data obtained in the plaque samples (p>0,05). In clinical evaluations according to the FDI criteria, the test and control materials showed changes in the marginal adaptation and aesthetic features, but there was no statistically significant difference between the two materials tested (p>0,05). Agar diffusion test was performed to evaluate the antibacterial activity of the restorative materials. Chlorhexidine cavity disinfectant showed the most extensive inhibition zones and the test material showed antimicrobial activity against S. mutans with varnished as well as unvarnished forms compared to the conventional composites. Conventional composite showed no antimicrobial activity. The data obtained with SEM indicated that there were many surface irregularities on the control material, which caused an increase in plaque accumulation. However, the failure of complete simulation of the oral biofilm, we could not show dense microbial deposits on the restorative material surfaces.

Açıklama

Anahtar Kelimeler

Diş Hekimliği, Dentistry

Kaynak

WoS Q Değeri

Scopus Q Değeri

Cilt

Sayı

Künye