Major depresyon tanısı alan ergen hastalarda sosyal biliş ve yaşam kalitesinin değerlendirilmesi
Yükleniyor...
Dosyalar
Tarih
2016
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Ege Üniversitesi, Tıp Fakültesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Giriş: Depresyon çocuk ve ergenlerde sık görülen, temel olarak mutsuzluk, çökkünlük, sinirlilik, günlük etkinliklerden ve hayattan keyif alamama gibi semptomlarla karakterize hayatın bir çok alanında işlevsellik kaybına yol açan psikiyatrik bir bozukluktur. Depresyonda ortaya çıkan sosyal işlev bozuklukları hem yaşam kalitesini hemde hastalığın seyrini olumsuz etkilemektedir. Depresyonun hem etyolojisine hem de tedavisine yönelik yapılan araştırmalarda son yıllarda sosyal bilişsel becerilerin depresyonda incelenmesinin önemine işaret eden çalışmalara rastlanmaktadır. Sosyal biliş çok geniş bir kavram olup kendi içinde farklı alanlara ayrılmakla birlikte temel olarak sosyal süreçlerle ilgili bilgileri tanıma, anlama, yorumlama ve kullanabilme olarak tanımlanabilir. Bazı araştırmalar depresyonda sosyal işlevsellikte düşüşün sosyal bilişsel becerilerde bozulma ile ilişkili olabileceğini öne sürmektedirler. Yakın zamanda erişkinlerde yapılan çalışmalar depresyon hastalarının sosyal bilişsel becerilerden olan zihin kuramında bozulma olduğunu rapor etmişlerdir. Zihin kuramı (zihin teorisi, theory of mind) temel olarak kişinin kendisinin ve diğer insanların zihinsel durumunu anlayıp yargılayabilme yeteneği olarak tanımlanmaktadır. Amaç: Çalışmamızda, henüz tedavi almamış ilk kez major depresyon tanısı alan 13- 18 yaş arasındaki ergen hastaların kesitsel olarak sosyal bilişsel beceriler açısından değerlendirilmesi, yaşam kalitelerinin değerlendirilmesi; depresyon özelliklerinin, sosyal bilişin ve yaşam kalitesinin birbirleri ile ilişkisinin incelenmesi ve sağlıklı kontrol grubuyla karşılaştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırmamızın örneklemini, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Polikliniği'ne başvuran, 13-18 yaş arasında olan ilk kez major depresyon tanısı konmuş tedavi almamış 35 hasta grubu ve hasta grubuna benzer sosyodemografik özelliklere sahip 37 sağlıklı kontrol olgusu oluşturmaktadır. Öncelikle tüm olgulara, komorbid tanıların DSM-IV kriterleri doğrultusunda değerlendirilmesi amacıyla, K-SADS uygulanmıştır. Ölçütlere uyan gönüllü katılımcılara; depresyon puanlarının ölçülmesi için Beck Depresyon Ölçeği, anksiyete puanlarının ölçülmesi için Çocukluk Çağı Anksiyete Tarama Ölçeği (ÇATÖ) (Ebeveyn ve Çocuk Formu), hastalık şiddetinin tespiti için Genel Klinik İzlenim Ölçeği-Şiddet (Clinic Global İmpression Scale-Severity / CGI-S), yaşam kalitesinin değerlendirilmesi için Yaşam Kalitesi Ölçeği, Çocuk ve Aile Formları (ÇİYKÖ), sosyal bilişsel becerilerin değerlendirilmesi için zihin kuramı testlerinden Yüzler Testi ve Gözler Testi uygulanmıştır. Bulgular: Depresyon grubu ile sağlıklı kontrol grubunun karşılaştırmasında sosyal bilişsel becerileri değerlendiren yüzler testi ve gözler testinde istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır. Yaşam kalitesi ve anksiyete puanları açısından depresyon hastaları anlamlı olarak kontrol grubuna göre yaşam kalitesinde daha kötü anksiyete daha yüksek puanlar elde etmişlerdir. Yaşam kalitesi depresyon skoru ve anksiyete skoru ile negatif korelasyon göstermiştir. Sonuç: Literatürde erişkin popülasyonda depresyon hastalarında sosyal bilişte bozulma bildirilirken, ergen örneklemin değerlendirildiği bizim çalışmamızda zihin kuramını değerlendirmek için kullandığımız testlerde sağlıklı kontrollerle bir fark bulunmamıştır. Çalışmamız depresyonda bu yaş grubunda yapılan ilk çalışmalardan olduğu için bu konuda yapılacak çalışmalar konunun anlaşılması ve daha iyi yorumlanmasına olanak sağlayacaktır. Yaşam kalitesinin depresyonda bozulduğu ve bunun depresyonun çeşitli özellikleriyle ilişkili olduğu çalışmamızda ortaya konulmuştur. Çalışmamızın bu bulguları depresyon hastalarının daha etkili tedavisi ve daha iyi bir yaşam kalitesi için tedavi yaklaşımlarının hasta bazında hastalık özelliklerine göre belirlenmesinin önemini vurgulamaktadır.