Spinoza dolayımı ile Althusser'de ideoloji kavramı ve ideolojinin işlevi
Yükleniyor...
Dosyalar
Tarih
2002
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Ege Üniversitesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Bu tez çalışmasında Althusserʼde ideoloji kavramı ve ideolojinin işlevi Spinozaʼdan yapılan bir dolayımla ele alınmış ve irdelenmiştir. Böyle bir dolayımı mümkün kılan şey, Althusserʼin kendi ifâdeleri ve hattâ itirâflarıdır. Bu ifâde ve itirâflar bize Althusserʼin Marxism anlayışı bakımından ideoloji kavramının taşıdığı değeri ve işlevi daha temelli bir şekilde anlamakta yardımcı oldu. Böylece ideoloji kavramı açısından hem Althusserʼi konu edindiğimiz hem de Althusserʼin arka plânını (background) irdeleme imkânı bulduğumuz bir tez çalışması ortaya çıkmış oldu. Bölümler itibarıyla bakıldığında tezin içeriği kısaca şöyle özetlenebilir: “Giriş” bölümünde Althusserʼin kendi özel Spinoza okumasına ve bu okumanın özelliklerine değinilerek ideoloji kavramı bakımından tesis edeceğimiz dolayımı Spinozaʼdaki hangi tema ve kavramlar üzerine oturtabileceğimiz araştırıldı ve bunlara değinildi. Yani kısaca “Spinoza Dolayımı” nı mümkün kılan şeyin ne olduğu ve nasıl anlaşılması gerektiği tartışıldı ve yine bununla bağlantılı olarak ʻhayalgücüʼ kavramı üzerinde duruldu. Çünkü Spinozaʼda hayalgücünde temellenen bilgi veya birinci tür bilgi, tesis etmeye çalıştığımız dolayım açısından anahtar bir rol üstlenmekteydi. “Bölüm I”, genel hatlarıyla bakıldığında irdelemek durumunda olduğumuz Althusserʼe ait arka plânın bir parçasıdır. Çünkü Althusser için Spinoza sadece kendi ideoloji anlayışına esin kaynağı olan bir düşünür değil, fakat aynı zamanda ve belki daha da önemlisi Marxʼın selefi konumunda olan bir düşünürdü. Öyle ki Althusserʼe göre, Marxʼı doğrudan doğruya Hegel üzerinden değil, daha ziyâde Spinoza dolayımı ile anlamaya çalışmak en doğru olan anlama şeklidir. Bu açıdan birinci bölümde daha çok Spinoza ve Marx arasında kurulabilecek olası bir köprünün dayanakları ve Althusserʼin niçin Spinozaʼyı Marxʼın yegâne selefi olarak gösterdiği sorusunun cevâbı arandı. “Bölüm II”de ideoloji kavramının tarihsel gelişimi bir bakıma Althusserʼin arka plânını aydınlatacak şekilde ele alınmaya çalışıldı. O bakımdan ikinci bölüm aslında bir yönüyle de ideoloji kavramının özlü ve kısa bir Marxist tarihi olarak ortaya çıktı. Burada Althusserʼi böyle bir tarihin doruk noktasını oluşturması bakımından bir sonraki bölüme bırakarak Marxʼın Fransız ideologlarına karşı takındığı tavrı, Marxʼın kendi ideoloji anlayışını, Leninʼi, Lukácsʼı ve özellikle de Gramsciʼyi bu tarihin yani ideolojinin Marxist tarihinin temel uğrakları olarak okumayı denedik. “Bölüm III” ise başlı başına, sınırlarını çizdiğimiz bu ʻtarihʼ in en önemli ve tartışmalı ismi olan Althusserʼe ve onun ideoloji anlayışına ayırdığımız bir bölüm oldu. Bu bölümʼde önce kısaca Althusserʼin Marxism anlayışı belirginleştirilerek ideolojinin bu çerçeve içerisinde sahip olduğu konum ve işlev ele alındı. Daha sonra büyük ölçüde Althusserʼin İdeoloji ve İdeolojik Devlet Aygıtları adlı metni esas alınarak Althusserʼde ideoloji kavramı ve ideolojinin işlevi anlaşılır bir şekilde açıklanmaya gayret edildi. “Bölüm IV” son bölüm olması bakımından Spinoza ve Althusser ilişkisini ve bu tez çalımasının başlığını oluşturan ʻSpinoza dolayımıʼ nı tesis etmeye ve anlamaya ayrıldı. Bunun için ilkin Althusserʼin bizzat Spinoza üzerine kaleme almış olduğu iki ayrı metinden yola çıkılarak bu ilişkinin boyutları ortaya serildi ve Althusserʼin ideoloji anlayışı bağlamında tesis etmeyi düşündüğümüz dolayımın ipuçları arandı. Bulduğumuz ipucu, Spinozaʼdaki (Ethicaʼdaki) birinci tür bilginin, yani hayalgücünün tam da ideoloji içerisinde yaşayan, hattâ doğup, büyüyüp ölen insanların kendileri ve ʻdünyaʼları hakkındaki tasarımlarıyla ilişkilendirilebileceğiydi. Sonuç itibarıyla Althusserʼin anladığı anlamda ideoloji önümüze toplumsal varoluşun ayrılmaz bir parçası (Pratikʼi) ve herhangi bir biçimde bilince çıkarmayı başaramayacağımız bir şey olarak gelmektedir. Bu durumda ideolojinin etkisini azaltacak tek şeyin aşırı bir şüphecilik olduğu düşünülebilir, fakat şüphe eden bir öznenin (cogito) veya özne tasarımının kendisinin ideoloji içerisinde olmadığını hangi merci garanti edebilir ? Tüm bir ʻideolojinin sonuʼ anlatısı tam da bu bedenle ideoloji içerisinde nefes alıp veren, hattâ buna mahkûm olan bir anlatı olarak önümüzde durmaktadır. İşte bu çalışma gerçekte bunun bir isbâtı olarak okunmayı ve değerlendirmeyi taleb ediyor, en azından tesis etmeye çalıştığı dolayım bakımından.
Açıklama
Anahtar Kelimeler
Felsefe Anabilim Dalı