Yazar "Tunçel, Özlem Kuman" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe CO-OCCURRENCE OF SUBSTANCE USE DISORDERS WITH ANXIETY DISORDERS: EPIDEMIOLOGY, PSYCHOBIOLOGY, CLINICAL FEATURES, AND TREATMENT(2010) Altıntoprak, A. Ender; Pırıldar, Şebnem; Tunçel, Özlem Kuman…Öğe COVID-19-related anxiety in people living with HIV: an online cross-sectional study(2020) Tunçel, Özlem Kuman; Erdem, Hüseyin Aytaç; Pullukçu, Hüsnü; Kurtaran, Behice; Taşbakan, Selin EceBackground/aim: The emergence of the coronavirus disease 2019 (COVID-19) outbreak has had an enormous emotional impact on some vulnerable groups, such as people living with human immunodeficiency virus (HIV) (PLHIV). This study was planned with the aim of assessing the anxiety levels of PLHIV and the sources of their anxiety. Materials and methods: A web-based questionnaire was sent to PLHIV using the virtual snowball sampling method. The questionnaire included questions about sociodemographic status, information about HIV infection, and the Beck Anxiety Inventory (BAI). Additionally, some opinions of the participants about COVID-19 were asked. Results: A total of 307 respondents, with a median age of 33 years, from 32 different cities, participated in the study. More than half of the respondents reported the belief that COVID-19 was not sufficiently well-known by the medical community and nearly 45% believed that they would have more complications if they contracted COVID-19. One-fourth of the participants had anxiety. Having a preexisting psychiatric disorder, perceiving that they were practicing insufficient preventive measures, not being sure about the presence of any individuals with COVID-19 in their environment, and living with a household member with a chronic disease were found to be the risk factors of PLHIV for having anxiety during this pandemic. The BAI scores were correlated with the patient-reported anxiety levels about the spread of COVID-19 in Turkey, acquiring COVID-19, transmitting COVID-19 to another person, and transmitting HIV to another person. Among the stated conditions, the most common concern was the spread of COVID-19 all over the country, while the least common was transmitting HIV to someone else. Conclusion: The results revealed that a significant proportion of the sample had anxiety, and the findings were essential for developing evidence-based strategies for decreasing the anxiety of PLHIV, especially for those who had risk factors and to provide them with better health care during this pandemic or other pandemic-like crises.Öğe Development, implementation and results of Objective Structured Clinical Exam in Psychiatric Association of Turkey Board Exam(2018) Öztürkçü, Özlem Sürel Karabilgin; Tunçel, Özlem Kuman; Haznedaroğlu, Damla İşman…Öğe İleri Yaştaki Bipolar Bozukluk Hastalarının Gereksinimlerinin Belirlenmesi(2021) Vahip, Simavi; Zihni, Figen Yargucu; Tunçel, Özlem Kuman[Abstract Not Available]Öğe Impact of Direct Acting Antiviral Agents on Psychiatric and Sexual Health of Patients with Hepatitis C Virus(2019) Tunçel, Özlem Kuman; Akyol, Deniz; Pullukçu, Hüsnü; Yamazhan, Tansu; Taşbakan, Meltem Işıkgöz; Sertöz, Özen ÖnenObjectives: Data about the psychosocial side effects of directacting antiviral agents (DAA) used for the treatment of hepatitis C virus (HCV) infection is scarce. in this study, it is aimed to assess the psychiatric and sexual effects of ledipasvir/sofosbuvir (L/S) combination and paritaprevir-ritonavir-ombitasvir-dasabuvir (PROD) combination in patients with HCV infection. Materials and Methods: the sample of this retrospective study consisted of patients who were diagnosed with HCV infection and received PROD or L/S treatment. the patients were assessed by the Hospital Anxiety and Depression (HAD) scale and Arizona Sexual Experiences (ASEX) scale at baseline and first-, third- and sixth-month visits. Besides these, demographic data and data about the liver disease were collected. Results: During the studied period, 42 patients were started DAA treatment. the average age of the sample was 56.64±12.04 years. Thirty-five (83.3%) patients achieved sustained viral response. Data of the patients who filled HAD or ASEX at baseline and at least in one of the following visits within six months were used. Anxiety, depression and sexual measures did not differ between baseline and following assessments. Conclusion: L/S and PROD do not seem to have a significant effect on anxiety and depression levels and sexual experiences of the patients while they made an improvement in viral load.Öğe Lityumun Kalsiyum ve Parathormon Düzeyi Üzerine Etkisi: Sağlıklı Kontrollerle Karşılaştırmalı Kesitsel Bir Çalışma(2019) Tunçel, Özlem Kuman; Akdeniz, Fisun; Özbek, Süha Süreyya; Kavukçu, Gülgün; Kocabaş, Gökçen ÜnalAmaç: Lityum ile ilişkili hiperparatiroidi (LİH) pek çok olumsuz tabloya neden olabilmekteyken yeteri kadar üzerinde durulan bir yan etki değildir. Bu çalışmanın amacı lityumun kalsiyum ve parathormon üzerine etkisini ve LİH ile tiroid hastalıkları arasındaki ilişkiyi incelemektir. Yöntem: Bu kesitsel çalışmaya, lityum kullanan 87 bipolar bozukluk tanılı hasta ve lityum grubu ile yaş ve cinsiyet açısından benzer 65 sağlıklı gönüllü alınmıştır. Katılımcıların kalsiyum, intakt parathormon, fosfor, magnezyum, alkalen fosfataz, serbest tiroksin, tiroid stimule edici hormon, tiroid antikorları ve kreatinin düzeyleri belirlenmiş; ultrasonografi ile paratiroid ve tiroid incelemeleri yapılmıştır. İlk ölçümlerde kalsiyum ve/veya parathormon düzeyi yüksek saptananlarda ölçümler tekrarlanmış, ayrıntılı ileri inceleme yapılmıştır. Bulgular: Düzeltilmiş kalsiyum ve parathormon medyan değerlerinin, lityum grubunda daha yüksek olduğu saptanmıştır. Kalsiyum düzeyi ile lityum kullanım süresi arasında zayıf bir ilişki saptanmıştır. İlk ölçümlerde lityum kullanan 11 hastanın düzeltilmiş kalsiyum ve/veya parathormon düzeyi yüksek saptanmışken kontrol grubundakilerin sonuçları olağan sınırlar içindeydi. İleri araştırma sonucunda LİH tanısı konan beş hastanın hepsine tiroid hastalığı tanısı da konmuştur. Sonuç: Bu bulgular lityum tedavisi ile kalsiyum ve parathormon düzeylerinin ilişkili olduğunu göstermektedir. LİH prevalansının %5,7 olması ve LİH’in ölümcül dahi olabilen olumsuz sonuçları göz önünde bulundurulduğunda erken tanıyı kolaylaştırabilecek ve ucuz bir yöntem olan kalsiyum düzeyi taramalarının düzenli aralıklarla yapılması önerilmektedir.Öğe Lityumun Kalsiyum ve Parathormon Düzeyi Üzerine Etkisi: Sağlıklı Kontrollerle Karşılaştırmalı Kesitsel Bir Çalışma(2019) Tunçel, Özlem Kuman; Akdeniz, Fisun; Özbek, Süha Süreyya; Kavukçu, Gülgün; Kocabaş, Gökçen ÜnalAmaç: Lityum ile ilişkili hiperparatiroidi (LİH) pek çok olumsuz tabloya neden olabilmekteyken yeteri kadar üzerinde durulan bir yan etki değildir. Bu çalışmanın amacı lityumun kalsiyum ve parathormon üzerine etkisini ve LİH ile tiroid hastalıkları arasındaki ilişkiyi incelemektir. Yöntem: Bu kesitsel çalışmaya, lityum kullanan 87 bipolar bozukluk tanılı hasta ve lityum grubu ile yaş ve cinsiyet açısından benzer 65 sağlıklı gönüllü alınmıştır. Katılımcıların kalsiyum, intakt parathormon, fosfor, magnezyum, alkalen fosfataz, serbest tiroksin, tiroid stimule edici hormon, tiroid antikorları ve kreatinin düzeyleri belirlenmiş; ultrasonografi ile paratiroid ve tiroid incelemeleri yapılmıştır. İlk ölçümlerde kalsiyum ve/veya parathormon düzeyi yüksek saptananlarda ölçümler tekrarlanmış, ayrıntılı ileri inceleme yapılmıştır. Bulgular: Düzeltilmiş kalsiyum ve parathormon medyan değerlerinin, lityum grubunda daha yüksek olduğu saptanmıştır. Kalsiyum düzeyi ile lityum kullanım süresi arasında zayıf bir ilişki saptanmıştır. İlk ölçümlerde lityum kullanan 11 hastanın düzeltilmiş kalsiyum ve/veya parathormon düzeyi yüksek saptanmışken kontrol grubundakilerin sonuçları olağan sınırlar içindeydi. İleri araştırma sonucunda LİH tanısı konan beş hastanın hepsine tiroid hastalığı tanısı da konmuştur. Sonuç: Bu bulgular lityum tedavisi ile kalsiyum ve parathormon düzeylerinin ilişkili olduğunu göstermektedir. LİH prevalansının %5,7 olması ve LİH’in ölümcül dahi olabilen olumsuz sonuçları göz önünde bulundurulduğunda erken tanıyı kolaylaştırabilecek ve ucuz bir yöntem olan kalsiyum düzeyi taramalarının düzenli aralıklarla yapılması önerilmektedir.