Yazar "Türkoğlu, Cüneyt" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 6 / 6
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Kalp yetmezliğinde kardiotonik glikozidlerin vektörkardiografide atriyal aktiviteye etkisi(Ege Üniversitesi, 1978) Türkoğlu, Cüneyt; Karaca, MustafaÖZET Bu araştırmanın Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Kliniği ve polikliniği hastaları üzerinde vektörkardiyografi laboratuarında yapılmıştır. Vakalarda kalp yetmezliği bulguları mevcut olup daha önce iç dijital kullamamışlardır.Bütün vakarlın frank sistemiyle dijitalizasyondan önce ve dijitalizasyondan sonra atriyal vektörkardiyografileri çekilmiştir.Araştırmamızda kalp yetmezliği olan hastalarda kardiak glikozidler kullanılarak atriyal halkada meydana gelecek değişiklikler araştırılmıştır. Yetmezlik gösteren ve dilate olmuş atriyal myokardiumda kardiotonik glikozidlerin valtaj, alan ve yön değişiklikleri yapacağı muhakkaktır.Vakalarımızın hepsinde maksimal P vektörü yön bakımından öne yaklaşmış ve amplitüdü kısalma göstermiştir.(p küçük 0,01).Bu kısalma dijitalisin pozitif introp etkisinden olmaktadır.Alan kriterlerindede frontal planda sağ, sol, üst ve alt bütün kadranlarda alanlar significan olarak küçülmektedir.(p küçük 0,001) Sagittal plandada ön, üst, alt ve horisontal planda ön, sağ ve sol kadranlarda significan olarak digital alınımlardan sonra ufalma saptanmıştır.(p küçük 0,01) Sagittal ve horizontal planda arka kadranlarda metril ; ölgülerin çok ufak olmaları sebebiyle anlamlı fark bulmak mümkün olmamıştır. Bu araştırmamız neticesinde dijital alan hastalarda striumların elektriksel faaliyetlerinde voltaj yönünden ve yön yönünden anlamlı bir fark meydana gelmemektedirÖğe Kemoterapötik ajanlara bağlı genç miyokard infraktüsü olgusu(2003) Kırılmaz, Bahadır; Kayıkçıoğlu, Meral; Aliyev, Emil; Payzın, Serdar; Türkoğlu, CüneytBu yazıda 36 yaşında "non-Hodgkin" lenfoma tanısı ile beşinci kür kemoterapisini (sitarabin, etoposide ve cisplatin) alırken akut miyokard infarktüsü gelişen bir olgu sunulmuştur. Koroner arter hastalığı risk faktörü taşımayan, koronerleri anjiyografide normal bulunan ve apikal diskinezi saptanan bu premature miyokard infarktüsü olgusu dolayısı ile kemoterapi rejimi ile miyokardiyal iskemi arasındaki patofizolojik ilişki tartışılarak genç hastalarda da böyle bir komplikasyona karşı bilgili olmanın önemi vurgulanmıştır.Öğe Koroner arter hastalıklarında prostoglandinlerin etkisi(Ege Üniversitesi, 1987) Türkoğlu, CüneytAkut miyokard infarktüsü (AMİ) son yılların önemli ölüm sebeplerinden biri olmaya devam etmektedir. Koroner arterlerin arteriyoskleroz nedeniyle tıkanmalarına sklerotik plakalar üzerinde ani olarak oluşan trombüslerin önemli rolü olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada trombositler ve damar endotelinde araşidonik asitten sentezlenen ve birbirleriyle tamamen zıt etkilere sahip olan Tromboksan A2 (TX-A2) ile Prpstaglandin I2 (PG-I2) nin AMİ'ndeki plazma düzeyleri araştırıldı. Kan örnekleri AMİ nün ilk saatlerinde, 2. ve 7. günlerde alındı. Örneklerde TX-A2 ve PG-I 2 nin stabil hidroliz ürünleri olan Tromboksan B2 (TX-B2) ile 6 keto prostagladin F1 düzeyleri radyoimmünoassay yöntemiyle ölçüldü. Sonuçlar günlere göre birbirleriyle ve normal kişilerdeki düzeylerle karşılaştırıldı. İlk saatlerdeki ortalama TX-B2 düzeyleri (15.9±4.5 pg/ml) normallerden (4,94±1.3 pg/ml) anlamlı olarak yüksek bulundu (p<0.05). 2. ve 7. günlerdeki değerlerde normallerden yüksek bulunmakla birlikte aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p>0.05). 6 keto PG-F1 düzeylerinde ise normaller ile ve günlerin arasında istatistiksel anlamlı bir fark bulunamadı. Bu sonuçlara göre TX-A2 deki bu artışın PG-I2 de anlamlı bir azalma olmadan TX-A2/PG-I2 oranını etkileyerek trombosit agregasyonunda ve vazokonstrüksiyonda artışa sebep olarak koroner arterleri obstrüksiyonuna sebep olabileceği düşünüldü.Öğe Mitral darlığı olgularında sol ventrikül kontraksiyonlarının çift buutlu ekokardiyografi ile analizi(Ege Üniversitesi, 1982) Türkoğlu, Cüneyt16 özeot Mitral kapak darlığı olgularında kalb debisinin" çoğunlukla düşük bulunması ve mitral kapak operasyonla rından sonrada bazı olgularda yakınmaların devam etmesi ve kalb debisinin artmaması ile bu olgularda myokardında lezi olduğu- tartışmasını doğurmaktadır. Bazı araştırıcılar düşük debiden sol ventrikülün yetersiz kontraksiyonunu sorumlu tutarken, bazı araştırı cılarda sol ventrikülde bir sorun olmadığını ve düşük debinin dar mitral kapağı sebebiyle sol ventriküle sol atriumdan az kan gelmesine bağlı olduğunu ileri sürmekte dirler. Bu çalışmada,, değişik derecede mitral kapak dar lığı olan 40 olgu, sol ventrikül kontraksiyonlarını en iyi gösteren bir noninvaziv tetkik olan, çift buutlu ekokardiyografi ile mitral kapak ve papiller adele se viyelerinde myokardiyal kontraksiyon anormalliği araş tırılmış ve her seviyedeki genel sol ventrikül kontrak siyon gücü hesaplanmış ve normal kontrol gurubu ile kar şılaş t ir ılmış t ir. 12 hafif. mitral darlığı olgusunda, herhangi bir kontraksiyon bozukluğu görülmemiş ve bu olguların mit ral kapak ve papiller adele seviyelerindeki "sistolik alan değişimlerinde {% iflt if ile % 2f6±5) normal kontrol gurubu ile (% kZ± k ile % k7± k) bir farklılık bulunma mıştır. Orta derecede mitral darlığı olan 17 olgununun 3 ünde herhangi bir kontraksiyon bozukluğu görülmemiş,17 Ik olguda ise mitral kapak seviyesinde sol ventrikül arka duvarında kontraksiyon yetersizliği görülmüştür. Bu olgularda mitral kapak seviyesinde sol ventrikül sistolik alan değişimi ( % 38 3: 5) normale göre azalmakla beraber istatiskiki olarak anlamlı bulunmamıştır. 1/f olgunun 3 ünde papiller adele seviyesindede kontrak siyon bozuklğu saptanmış ve bu seviyedede sol ventrikül sistolik alan değişimi (% k2.± 2) normale göre azalmakla ' beraber anlamlı bulunmamıştır (p>0.05)« Ağır derece de mitral stenozu olan 11 olgunun hepsi mitral kapak seviyesinde ve 9 u hem mitral kapak ve hamde papiller adele seviyesinde sol ventrikül arka duvarında kontrak siyon bozukluğu göstermiş, ancak her iki seviyedede sistolik alan değişiklikleri (% 35^ k ve % lfl± 1+) nor mal guruba göre azalmakla beraber istatistiki olarak anlamlı bulunmamıştır (p^0.05). Bu sonuçlar ile orta dereceli mitral darlığı ol gularında.çoğunlukla mitral kapak seviyesinde ve ağır derecedeki mitral darlığı olgularında hem mitral ka pak ve hemde papiller adele seviyelerinde sol ventrikül arka duvarında kontraksiyon bozuklukları olmakla beraber sol ventrikül kontraksiyon gücünü fazla etkilememektedirÖğe Supraventriküler ve ventriküler taşikardilerde pacemaker ile tedavi(Ege Üniversitesi, 1989) Türkoğlu, CüneytKalbin elektriksel uyarılma tekniğinde gelişmeler, bu metodun aritmilerde kullanılmasını doğurmuştur. İlaç sanayinde de taşikardilerin önlenmesi konusunda çalışmalar yapılmasına rağmen medikal tedavi ile önlenemeyen supraventriküler ve ventriküler taşikardilere sık olarak rastlanılmaktadır. Bir diğer konuda antitaşikardik ilaçlarda görülen yan etkilerdir. Aritmi cerrahisinde ancak aksesuar yollarının tam olarak gösterilebildiği vakalarda uygulanabilmektedir. Elektriksel uyarı ile geçici veya kalıcı uygulama yapılabilmektedir. Supraventriküler veya ventriküler taşikardiler reenterent şeklinde iki yol kullanarak oluşur veya bir fokustan oluşarak fokal şekilde olabilirler. Her iki taşikardiyi önlemek için elektriksel uyarı teknikleri mevcuttur. Bunlardan birincisi taşikardinin hızından daha yüksek olarak uyarı vermektedir. Overdrive denilen bu metoda reenterent taşikardilerde halkanın geçtiği yerlerde aşırı uyarı ile dokunun uyarı geçirme yeteneği düşürülür. Fokal taşikardilerde overdrive ile fokus baskı altında tutularak susturulabilmektedir. Bir diğer teknik underdrive pacing metodudur. Taşikardi hızının altında asenkron olarak uyarı verilir. Reenterent taşikardilerde halka yolunda uyarı verilerek refrakter periyot uzatılır ve taşikardinin sonlanması sağlanır. Son yıllarda daha sık olarak kullanılan teknik ekstrastimulus tekniğidir. Taşikardi hızının üzerinde 2 veya 3 vuru yapılaraktaşikardi sonlandırılabilir. Daha ziyade reenterent taşikardilerde etkili olan bu teknik fokal taşikardilerde de kullanılmaktadır. Çalışmamızda 20 ventriküler taşikardili hastada elektrofizyolojik çalışma yapılarak taşikardinin tipi araştırılmıştır. 14 hastada reenterent taşikardi saptanmıştır. WPW'ye bağlı olduğu görülen taşikardide 11'inde sol aksesuar yol, 3'ünde sağ aksesuar yol bulunmuştur. Taşikardili 6 hastada fokal taşikardi bulunmuştur. Reenterent taşikardili hastaların 14'ünde ekstrasttimulus tekniği ile taşikardi başlatılıp sonlandırılabilmiştir. Fokal taşikardili 6 hasta ise overdrive yöntemi ile tedavi edilmiştir. Çalışmamızın sonucunda supraventriküler veya ventriküler taşikardilerde kalbin programlı elektriksel uyarılması ile taşikardilerin önlenebildiği görülmüş ve yan etkileri az olan bu yöntemin ilaçlara dirençli taşikardi ataklarında kullanılabileceği kanısına varılmıştır.Öğe Üç odacıklı biventriküler kalp pili için iki farklı kablo uygulama tekniği(2000) Zoghi, Mehdi; Akın, Mustafa; Yavuzgil, Oğuz; Türkoğlu, CüneytSon yıllarda, ciddi sol ventrikül sistolik fonksiyon bozukluğu ve ventriküler içi ileti gecikmesi olan, ilaç tedavisine dirençli kalp yetersizliği olgularında, sağ artiyum ve her iki ventrikülden uyarı yapan kalp pillerinin uygulanması önerilmektedir. Gerek bu tekniğin, gerekse hastaların özelliklerinden dolayı, işlem sırasında bir takım zorluklarla karşılaşılabilir. Bu yazı, üç odacıklı biventriküler kalıcı kalp pili uygulama işlemi sırasında iki olgumuzda kablo yerleştirmesinde karşılaştığımız zorluklar ve kullandığımız alternatif uygulama yöntemleri sunulmaktadır.