Yazar "Tünger, Alper" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 19 / 19
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Açık kalp operasyonu sonrası nozokomiyal infeksiyonlar, etkenleri ve antimikrobiyal duyarlılıkları(2000) Yağdı, Tahir; Büke, A.Çağrı; Tünger, Alper; Polat, Süleyha Hilmioğlu; Engin, Çağatay; Bilkay, ÖnolEge Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs-Kalp-Damar Cerrahisi'nde çeşitli nedenlerle açık kalp operasyonu geçiren olgularda gelişen infeksiyonlar, etkenleri ve antimikrobiyal duyarlılık oranlarının saptanması amaçlanmıştır. Toplam 1072 olgudan 55'inde (%5) nozokomiyal infeksiyon ortaya çıkmıştır. En sık yüzeyel yara yeri infeksiyonuna rastlanmıştır. Kateter ile ilişkili sepsis, pnömoni, üriner sistem infeksiyonu, mediastinit ve endokardit sırasıyla görülen diğer infeksiyonları oluşturmuştur. Bu infeksiyonlardan en sık Staphylococcus aureus izole edilmiştir. Metisilin direnci %92, ko-trimoksazol direnci %21 bulunmuştur. Glikopeptitlere karşı direnç saptanmamıştır, izole edilen diğer etkenlerden Acinetobacter spp. ile Pseudomonas aeruginosa'da karbapenem duyarlılığının yüksek oranlarda olduğu görülmüştür. İnfeksiyon gelişen olgularda mortalite oranı %31 bulunmuştur. Açık kalp operasyonu sonrası gelişen infeksiyonlarda yüksek mortalite hızı da göz önünde bulundurulduğunda kültür ve antimikrobiyal duyarlılık sonuçları alınıncaya kadar ampirik antimikrobiyal sağaltıma en kısa sürede başlanması gerektiği ve sağaltımın S. aureus, Acinetobacter spp. ve P. aeruginosa'yı kapsayacak şekilde oluşmasının yararlı olacağı sonucuna varılmıştır.Öğe Bakteriyemi Etkeni Gram Negatif Bakterilerin Hızlı Tanımlanmasında Mikroarray ve Lizis Fitrasyon Sonrası MALDI TOF MS Yöntemlerinin Değerlendirilmesi(2021) Arslan, Ayşe; Aydemir, Sabire Şöhret; Soylu, Mehmet; Tünger, AlperAmaç: Sepsis olgularında yanlış antimikrobiyal tedavi alan veya tedavi almayan olgularda ölüm oranları kaybedilen her saat başına artış göstermektedir. Bu çalışmada, etkenin konvansiyonel kültür yöntemine oranla daha hızlı tanımlanabilmesi amacıyla konvansiyonel kan kültürü/MALDI TOF yöntemi ile lizis filtrasyon sonrası MALDI TOF MS (LFM) ve mikroarray yönteminin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Kasım 2015-Şubat 2016 tarihleri arasında Ege Üniversitesi, Tıp Fakültesi Hastanesi, Erişkin Yoğun Bakım ünitelerinde izlenen hastalardan alınan kan kültürü örneklerindeki 39 Gram negatif etkene mikroarray ve LFM işlemi uygulanıp, ardından MALDI TOF sistemi ile çalışıldı. Bakteri kolonisinden yapılan MALDI TOF tür düzeyinde tanımlama ile lizis filtrasyon sonrası uygulanan MALDI TOF ve mikroarray test yöntemlerinin sonuçları karşılaştırıldı. Bulgular: Kan kültürü cihazındaki pozitif sinyal süreleri en kısa yedi saat 55 dakika, en uzun 31 saat 22 dakika, ortalama pozitiflik süresi 12 saat 55 dakika olarak belirlendi. Kültür sonrası MALDI TOF identifikasyonu ile LFM identifikasyonun duyarlılığı %82 (32/39), mikroarray yönteminin ise duyarlılığı %87.1 olarak hesaplandı. Lizis filtrasyon sonrası uygulanan MALDI TOF ile mikroarray yöntemlerinin birbirleri ile benzerliği %79.4 (31/39), her üç yöntemin birlikte tutarlı sonuç verdiği örneklerin oranı ise %76.9 (30/39) olarak hesaplandı. En sık saptanan üç etken Klebsiella spp, Acinetobacter spp. ve Escherichia spp. kültür sonrası MALDI TOF ve LFM yöntemi ile uyumu Cohen’in kappa katsayısı sırası ile 0.715, 0.843, 0.938; mikroarray yöntemi ile uyumu 0.935, 0.753, 0.938 olarak hesaplandı ve her üç bakteri için de yüksek uyumluluk elde edildi. Sonuç: Elde edilen verilere dayanılarak, hem lizis filtrasyon hem de mikroarray platformunun sepsis tanısını kısaltmaları açısından yararlı olduğu düşünülmüştür. Lizis filtrasyon yöntemi maliyet etkinlik açısından önde bulunmuştur.Öğe Diabetes mellitus hastalarında mantar kolonizasyonu(1997) Polat, Süleyha Hilmioğlu; Aytimur, Mesut; İlkit, Macit; Tünger, AlperDiabetes mellitus'lu 76 hasta ve 52 sağlıklı kişi mantar kolonizasyonu yönünden incelenmiştir. Diyabetli hasta ve kontrol gruplarında sırasıyla orofaringiyal maya (Candida türleri) kolonizasyonu 41 (% 54) ve 4 (% 7.7), rektum kolonizasyonu 23 (% 30) ve 1 (% 2) ve kadınlarda vagina kolonizasyonu 12 (% 20) ve 1 (% 2.3) olguda saptanmıştır. Hasta grubunda tüm mukozalardaki kolonizasyonun istatistiksel açıdan anlamlı düzeyde arttığı görülmüştür.Öğe Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi yoğun bakım ünitelerinin standartlara uygun hale getirilmesi projesi(Ege Üniversitesi, 2016) Özkahya, Mehmet; Akşit, Sadık; Demirağ, Kubilay; Tünger, AlperIntensive care unit, hospital, standart.;Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü Yoğun Bakım Ünitelerinin standartlarını belirleyen 2008/53 sayılı genelgesi uyarınca 27.12.2010 tarihinde İl Sağlık Müdürlüğünce oluşturulan komisyon tarafından hastanemiz denetlenmiş olup yoğun bakım ünitelerimizde standartlara uymayan hususlar İl Sağlık Müdürlüğünün 07.01.2011 tarih ve 54 sayılı yazısı ile Başhekimliğimize yazılı olarak bildirilmiştir. Genelge uyarınca I. seviye yoğun bakım ünitelerinde her yatak için bir monitör (noninvazif monitörizasyon için), iki laringoskop, transport özelliği olan ventilatör, kolay ulaşılabilir defibrilatör ve resüsitasyon için gerekli donanım; II. seviye yoğun bakım ünitelerinde I. Seviyeye ek olarak her yatak için bir monitör, her 2 yatak için 1 mekanik ventilatör (ünite 6 yataktan büyükse her 3 yatak için 1 mekanik ventilatör), portable röntgen cihazı (hastanede), infüzyon pompası, kan gazı cihazı (üniteye yakın olabilir), ünite içerisinde defibrilatör ve kesintisiz güç kaynağı; III. seviye yoğun bakım ünitelerinde II. Seviyeye ek olarak her yatak için invaziv hemodinamik monitörizasyon yapabilecek monitör, her yatak için 1 mekanik ventilatör, kan-serum ve hasta ısıtma sistemleri ve beslenme pompası bulundurulması gerekmektedir. Bu genelgeye ve yapılan denetleme sonucuna göre yoğun bakım ünitelerimizin mekanik ventilatör, defibrilatör, invazif ve noninvazif monitörizasyon yapabilen monitör, transport ventilatörü ve BİPAP cihazlarına gereksinimi vardır. Bu cihazların alınmasıyla hem yoğun bakım ünitelerimizin standartlara uygun hale gelmesi ve tescil edilebilmeleri sağlanacak, hem de günümüz koşullarına uygun güvenli, üst düzeyde hasta bakımının sağlanması mümkün olacaktır. Sonuç olarak denetleme sonuçlarında iyileşme ve yoğun bakım sonuçlarında olumlu gelişme hedeflenecektir.;Yoğun bakım, hastane, standartlar.Öğe Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinin uluslararası akreditasyon standartlarına uyumunun sağlanması(Ege Üniversitesi, 2016) Özkahya, Mehmet; Akşit, Sadık; Demirağ, Kubilay; Tünger, AlperAcreditation, hospital, healthcare staff.;Akreditasyon, hastane, sağlık çalışanı.;Günümüzde akreditasyon sunulan bir hizmetin kalitesinin ve herkese eşit şekilde uygulanabilirliğinin sağlanması açısından tüm hizmet sektörlerinde son derece önem kazanmıştır. Bu konu özellikle sağlık sektöründe ve hastaneler için vazgeçilmez bir unsur haline gelmiştir. Türkiye'de de akredite olan sağlık sunucularının artması hastaneleri akreditasyon açısından çaba göstermeye sevk etmektedir. Hastanelerin yürütmekte olduğu hizmetleri sunarken uluslararası bazı standartlara uyması hem toplumsal bazda güven sağlanması açısından hem de gelecekte resmi kurumlarla olan ilişkilerde önem kazanmaktadır. Bu standartlara uyum sağlanması sürecinde yapılacak olan çalışmalar koordineli bir şekilde ve tüm hastanede çalışan birimlerin ortak katkısıyla mümkün olabilir. Bu çalışmalar sırasında mutlaka çeşitli komiteler kurularak bu komitelerin koordine bir şekilde çalışmalarının sağlanması gereklidir. Standartlara ulaşmak için çeşitli komiteler kurulacak ve bu komitelerin sayısı çalışmalar süresince gerek oldukça artırılacaktır. Standartlara ulaşmak için kurulacak olan komitelerin koordineli olarak çalışması sürecin uzamadan gerçekleştirilmesi açısından önem taşımaktadır. Bu çalışmalar sonucunda gerekli hazırlıklar tamamlandıktan sonra uluslararası akreditasyon kuruluşlarına başvurularak hastanenin akreditasyon sürecini tamamlaması planlanmaktadır. Ayrıca akreditasyon sürecinde takip edilecek olan bazı parametrelerle hasta ve çalışan memnuniyetinin artırılması hedeflenmektedir.Öğe Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinin uluslararası akreditasyon standartlarına uyumunun sağlanması çalışmalarına devam projesi(Ege Üniversitesi, 2016) Özkahya, Mehmet; Akşit, Sadık; Demirağ, Kubilay; Tünger, AlperAccredidation, hospital, healthcare staff.;Akreditasyon, hastane, sağlık çalışanı.;Sağlık hizmetlerinde kalite, sağlık hizmeti veren kurumlar tarafından verilen bakımın icerigi ile değil hizmetin sunumu ve yönetimi ile ilgilidir. Dünya ülkelerinde uzun zamandır sağlık alanında meydana gelen hızlı ilerlemeler ve değişim gelişmiş ülke hastanelerinin fiziksel ve fonksiyonel yapılanmasında önemli değişimlere de neden olmuştur. Kalite konusunda bilinçlenme giderek artmakta, hizmet satın alanlar daha iyi sağlık hizmetleri beklemektedir. Akreditasyon süreci özellikle sağlık sektöründe ve hastaneler için vazgeçilmez bir unsur haline gelmiştir. Türkiye'de de akredite olan sağlık sunucularının artması hastaneleri akreditasyon açısından çaba göstermeye sevk etmektedir. Bu standartlara uyum sağlanması sürecinde yapılacak olan çalışmalar koordineli bir şekilde ve tüm hastanede çalışan birimlerin ortak katkısıyla mümkün olabilir. Bu çalışmalar sırasında mutlaka çeşitli komiteler kurularak bu komitelerin koordine bir şekilde çalışmalarının sağlanması gereklidir. Standartlara ulaşmak için hastanemizde kurulmuş olan komitelere yenilerinin eklenmesiyle sürecin tamamlanması hedeflenmiştir. Bu çalışmalar sonucunda gerekli hazırlıklar tamamlandıktan sonra uluslararası kabul gören bir akreditasyon kuruluşuna başvurularak hastanenin akreditasyon sürecini tamamlaması planlanmaktadır. Ayrıca akreditasyon sürecinde takip edilecek olan bazı parametrelerle hasta ve çalışan memnuniyetinin artınlması hedeflenmektedir.Öğe Erişkin yoğun bakım ünitelerindeki bakteriyemi etkeni olarak saptanan Gram negatif bakterilerin ve direnç genlerinin hızlı tanısında mikroarray ve lizis filtrasyon yöntemlerinin karşılaştırılması(Ege Üniversitesi, 2016) Tünger, AlperGiriş ve Amaç: Kanda bakteri bulunması bakteriyemi olarak ifade edilirken, immünolojik mekanizmaların da olaya katılmasıyla beliren tablo sepsis olarak tanımlanır. Sepsis olgularında yanlış antimikrobiyal tedavi alan veya tedavi almayan olgularda ölüm oranları kaybedilen her saat başına artış göstermektedir. Bu çalışmada, etkenin konvansiyonel kültür yöntemine oranla daha hızlı tanımlanabilmesi amacıyla konvansiyonel kan kültürü/MALDI TOF yöntemi ile lizis filtrasyon sonrası MALDI TOF MS ve mikroarray yönteminin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Kasım 2015-Şubat 2016 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi erişkin yoğun bakım ünitelerinde izlenen hastalardan alınan kan örneklerindeki tür düzeyinde tanımlanmış olan 39 gram negatif etken Nanosphere Verigene System BC-GN mikroarray ve eş zamanlı lizis filtrasyon işlemi uygulanıp, ardından Vitek MS MALDI TOF sistemi ile çalışıldı. Bakteri kolonisinden yapılan MALDI TOF tür düzeyinde tanımlama ile lizis filtrasyon sonrası uygulanan MALDI TOF ve mikroarray test yöntemlerinin sonuçları karşılaştırıldı. Istatistikler analiz yöntemi olarak Cohen'in Kappa katsayısı ile SPSS 18.0 kullanılarak gerçekleştirildi. Bulgular: Çalışmaya alınan kan örneklerinin kan kültürü cihazındaki pozitif sinyal süreleri en kısa yedi saat 55 dakika, en uzun 31 saat 22 dakika, ortalama pozitiflik süresi 12 saat 55 dakika olarak belirlendi. Kültür sonrası MALDI TOF identifikasyonu ile lizis filtrasyon sonrası uygulanan MALDI TOF identifikasyonun duyarlılığı %82 (32/39), mikroarray yönteminin ise duyarlılığı %87,1 olarak hesaplandı. Lizis filtrasyon sonrası uygulanan MALDI TOF ile mikroarray yöntemlerinin birbirleri ile benzerliği %79.4 (31/39), her üç yöntemin birlikte tutarlı sonuç verdiği örneklerin oranı ise %76,9 (30/39) olarak hesaplandı. En sık saptanan üç etkenin kültür sonrası MALDI TOF ve LFM yöntemi ile uyumu Cohen'in kappa katsayısı sırası ile 0,715, 0,843, 0,938; mikroarray yöntemi ile uyumu 0,935, 0,753, 0,938 olarak hesaplanmış ve her üç bakteri için de yüksek uyumluluk elde edilmiştir. Sonuç ve Tartışma: Elde edilen verilere dayanılarak, hem lizis filtrasyon hem de mikroarray platformunun sepsis tanısını kısaltmaları açısından yararlı olduğu düşünülmüştür. Her iki yöntemin birbirlerine karşı avantajları ve dezavantajları vardır. Sunulan bu tez çalışmasının sonucunda, lizis filtrasyon yönteminin maliyet etkinlik, hız, geniş veritabanı MALDI TOF kütle spektrofotometri uygulayabilen laboratuvarlar için rutin kullanıma girebilecek bir yöntem olduğunu düşünülmüştür.;Sepsis, Matrix-Assisted Laser Desorption-lonization Mass Spectromety, Filtration, Mikroarray analysis;Sepsis, Matrix-yardımlı Laser Desorpsiyon-lonizasyon Kütle Spektrometrisi, Filtrasyon, Mikroarray analiziÖğe Evaluation of childhood urinary tract infection and antibiotic susceptibility in a Turkish center(2019) Bulut, İpek Kaplan; Tünger, Alper; Taner, Sevgin; Bölük, Ezgi; Keskinoğlu, Ahmet; Kabasakal, Süleyman Caner; Aydemir, Sabire Şöhret…Öğe Investigation of the Antimicrobial Susceptibility Profile, Virulence Genes, and Epidemiologic Relationship of Clinical Salmonella Isolates(2018) Tekintaş, Yamaç; Yılmaz, Fethiye Ferda; Aydemir, Sabire Şöhret; Tünger, Alper; Limoncu, Mine HoşgörObjectives: the objectives of this study were to investigate the epidemiologic relationship, prevalence of the beta-lactamase and virulence genes of clinical ampicillin-resistant Salmonella enterica. Materials and Methods: in vitro ampicillin susceptibilities of 117 Salmonella enterica isolates obtained between 2011-2012 from Ege University Hospital, Bacteriology Laboratory of Medical Microbiology Department were examined using disc diffusion assays in accordance with the CLSI guidelines. the MIC levels in the ampicillin-resistant bacteria were determined using the broth microdilution method. the resistant strains were serotyped by the Public Health Institution. Epidemiologic relations of resistant strains were evaluated using ERIC-PCR. the presence of betalactamase genes and virulence factors were detected using PCR. Results: the 117 S. enterica strains had ten isolates that were resistant to ampicillin, and the MIC range of ampicillin was found as 512-128 ?g/mL. Ampicillin-resistant strains were susceptible to nalidixic acid, ciprofloxacin, cefotaxime, sulfamethoxazole/trimethoprim. Four different serotypes were identified and isolates were grouped into seven clusters. Five isolates carried blaTEM, and two carried the blaCTX-M gene. However, it was determined that blaSHV and blaPER genes did not exist in these strains. Virulence genes invA, pipD, and sopB were found in all isolates. sifA, pefA, and sopE genes were found in seven, four, and three isolates, respectively. Conclusion: Our data suggest that the rate of ampicillin resistance in S. enterica isolates was 8.5% in the two year period, but this ratio was generally lower than rates abroad. blaCTX-M and blaTEM genes could be responsible for ampicillin resistance. the blaSHV gene, which is highly prevalent in our country, was not found in any strains. sopB and pipD genes, which might be associated with beta-lactam resistance, were found in all strains. It is also noteworthy that the three isolates containing the sopE gene, which is associated with epidemic cases, were of the same serotypes and epidemiologic clusters.Öğe Investigation of the Antimicrobial Susceptibility Profile, Virulence Genes, and Epidemiologic Relationship of Clinical Salmonella Isolates(2018) Tekintaş, Yamaç; Yılmaz, Fethiye Ferda; Aydemir, Sabire Şöhret; Tünger, Alper; Limoncu, Mine HoşgörObjectives: The objectives of this study were to investigate the epidemiologic relationship, prevalence of the beta-lactamase and virulence genes of clinical ampicillin-resistant Salmonella enterica. Materials and Methods: In vitro ampicillin susceptibilities of 117 Salmonella enterica isolates obtained between 2011-2012 from Ege University Hospital, Bacteriology Laboratory of Medical Microbiology Department were examined using disc diffusion assays in accordance with the CLSI guidelines. The MIC levels in the ampicillin-resistant bacteria were determined using the broth microdilution method. The resistant strains were serotyped by the Public Health Institution. Epidemiologic relations of resistant strains were evaluated using ERIC-PCR. The presence of betalactamase genes and virulence factors were detected using PCR. Results: The 117 S. enterica strains had ten isolates that were resistant to ampicillin, and the MIC range of ampicillin was found as 512-128 ?g/mL. Ampicillin-resistant strains were susceptible to nalidixic acid, ciprofloxacin, cefotaxime, sulfamethoxazole/trimethoprim. Four different serotypes were identified and isolates were grouped into seven clusters. Five isolates carried blaTEM, and two carried the blaCTX-M gene. However, it was determined that blaSHV and blaPER genes did not exist in these strains. Virulence genes invA, pipD, and sopB were found in all isolates. sifA, pefA, and sopE genes were found in seven, four, and three isolates, respectively. Conclusion: Our data suggest that the rate of ampicillin resistance in S. enterica isolates was 8.5% in the two year period, but this ratio was generally lower than rates abroad. blaCTX-M and blaTEM genes could be responsible for ampicillin resistance. The blaSHV gene, which is highly prevalent in our country, was not found in any strains. sopB and pipD genes, which might be associated with beta-lactam resistance, were found in all strains. It is also noteworthy that the three isolates containing the sopE gene, which is associated with epidemic cases, were of the same serotypes and epidemiologic clusters.Öğe İzmir ve çevresinden izole edilen Streptococcus Pneumoniae kökenlerinde penisilin direncinin araştırılması(Ege Üniversitesi, 2004) Aydemir, Şöhret; Tünger, AlperSon yirmi yıl içinde penisiline dirençli S. pneumoniae suşları artan oranlarda bildirilmeye başlanmıştır. Direnç oranları ülkeden ülkeye hatta aynı ülkede bölgeden bölgeye değişiklik göstermektedir. Bu çalışmada S. pneumoniae kökenlerinde yüksek ve orta derece penisilin direnci sıklığının araştırılması amaçlanmıştır. Ocak 2003-Eylül 2004 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, Bakteriyoloji Laboratuvarı{nda çeşitli klinik örneklerden soyutlanan 155 S. pnumoniae kökeni çalışmaya alındı. Bakterilerin izolasyon ve identifikasyonları konvansiyonel mikrobiyolojik yöntemlerle gerçekleştirildi. Pnömokokların penisilin için MİK değerlerinin araştırılması amacıyla E-test (AB-Biodisk) yöntemi kullanıldı. Araştırılan 155 kökenin 26'sı (%16.8) penisiline dirençli bulundu. Dirençli suşların 24'ü (%15.5) penisiline karşı orta düzeyde (MİK 0.12-1 mg/l), ikisi (%1.3) ise yüksek düzeyde (MİK = 2 mg/l) dirençli olarak saptandı. Sonuçlar bölgemizde pnömokokların etken olarak düşünüldüğü menenjit dışı infeksiyonların ampirik tedavisinde penisilinin yerini koruduğunu göstermektedir.;Streptococcus pneumoniae, penicillin, resistance.;Streptococcus pneumoniae, penisilin, direnç.Öğe Kan kültürlerinden soyutlanan staphylococcus aureus ve koagülaz negatif stafilokok izolatlarının fusidik aside in vitro duyarlılıklaı(1998) Çavuşoğlu, Cengiz; Badak, Zühre; Tünger, Alper; Hilmioğlu, Süleyha; Güzelant, Asuman; Bilgiç, AltınayBu çalışmanın amacı, fusidik asidin stafilokoklara in-vitro etkisini saptamaktır. Fusidik asidin kan kültürlerinden soyutlanan 197 Staphylococcus aureus ve 96 koagülaz-negatif stafilokok (KNS) izolatma in-vitro etkinliği disk difüzyon yöntemi ile araştırıldı. İncelenen 197 S. aureus kökeninin 103'ü (%52.2), 96 KNS izolatının ise 79'u (%82.3) metisiline dirençli idi. Staphylococcus aureus kökenlerinin 182'si (%92.4), KNS kökenlerinin ise 76'sı (%79.2) fusidik aside duyarlı olarak bulundu. Metisiline dirençli izolatların ise bu oran S. aureus için %86.4 (89 izolat), KNS için %79.7 (63 izolat) olarak belirlendi. Metisiline dirençli stafilokokların yaptığı infeksiyonlarda fusidik asidin etkili bir antibiyotik olabileceği sonuca varıldı.Öğe Koagülaz-negatif stafilokoklarda slaym (slime) üretiminin üç ayrı yöntemle gösterilmesi ve slaym üretiminin kristal viyole reaksiyonu ile ilişkisi(1999) Polat, Süleyha Hilmioğlu; İlkit, Macit; Tünger, Alper; Tümbay, EmelBu çalışmanın amacı, koagülaz-negatif stafilokoklar (KNS)'a ilişkin slaym (slime) üretimini saptamada kullanılan üç yöntemin karşılaştırılması ve slaym üretiminin kristal viyole reaksiyonu (KVR) ile ilişkisini araştırmaktır. Klinik örneklerden infeksiyon etkeni olarak soyutlanan toplam 212 KNS kökeni çalışmaya alındı. Kongo kırmızılı ağar (KKA), Christensen (C) ve standart tüp (ST) yöntemleri ile slaym üretimi sıklığı ve bunun KVR ile ilişkisi araştırıldı. infeksiyon etkeni 212 KNS' un 97 (%45.8)'sinin KKA yöntemi ile, 89 (%42.0)'unun C yöntemi ile, 91(%42.9)'inin ST yöntemi ile slaym ürettiği ve bu 212 kökenden 97 (%45.8)'sinin KVR' nun olumlu olduğu belirlendi. Slaym üretimini saptamada, üç yöntemin sonuçlarının birbiri ile uyumsuz olduğu görüldü. Kongo kırmızılı agar, daha kolay uygulanabilmesi, çabuk sonuç vermesi ve ekonomik olması nedeniyle slaym üretiminin gösterilmesinde seçilecek bir yöntem olarak değerlendirildi. Koagülaz-negatif stafilokokların slaym üretimi ile KVR sonuçları arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı.Öğe Laboratuvar bilgi yönetim sisteminin günümüz gereksinimlerine cevap verecek şekilde yenilenmesi(Ege Üniversitesi, 2015) Ergin, Ali Murat; Liv, Kamil Saffet; Tünger, Alper; Türköz, YusufEge Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nin önemli stratejik hedeflerinden birisi uluslararası standartlara uygun merkezileştirilmiş laboratuvar hizmetinin temin edilmesi için gerekli altyapı ve donanımın tamamlanmasıdır. Hastanedeki mevcut laboratuvar yazılımlarının güncellenmesi, ortak hale getirilmesi ve mevzuat değişikliklerine ile hastanenin gelişen ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir Laboratuvar Bilgi Sisteminin kurulması amacıyla planlanan bu proje ile merkezi örnek alma ve stok yönetim süreçlerinin de kapsanması hedeflenmiştir. Bu amaçla, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi laboratuvarlardaki tüm cihazlarının laboratuvar bilgi sistemi üzerinden hastane bilgi sistemi ve malzeme yönetim sistemleri ile entegre edilmesi ve örnek toplama merkezi yataklı birimlerin laboratuvar bilgi sistemine bağlanarak hasta örneklerine ait barkodların yerinde basılması amacıyla yeni bir yazılım temin edilmiştir. Sonuçta da ayaktan başvuran hastalar için Laboratuvar Örnek Toplama Merkezi'nde ve Acil Servis'te, yatan hastalar için ise tüm yataklı birimlerde toplanan hasta örneklerinin laboratuvar girişlerinin yerinde gerçekleşmesi sağlanmış ve önemli bir zaman ve iş gücü tasarrufu elde edilmiştir. Ayrıca, hastanenin tüm laboratuvarlarının aynı programı kullanması ile laboratuvarlar arası entegrasyon gerçekleştirilmiş, kullanılan tıbbi cihazların yazılımın modüller yapısı nedeni ile laboratuvar bilgi sistemine entegrasyonu sonucu da sonuçların daha hızlı ve hatasız hızlı bir şekilde LBYS ve HBYS'ye ulaşması mümkün hale gelmiştir. Malzeme yönetim sisteminin laboratuvar bilgi sistemi stok yönetimi entegrasyonunun sağlanması ile de laboratuvar malzeme kullanımı ve izlemi daha verimli hale gelmiş, rapor ve istatistiklerin alınabilmesi mümkün olmuştur.;Laboratuvar bilgi yönetim sistemi, hastane bilgi yönetim sistemiÖğe Nöroşirurji yoğun bakım ünitesinde görülen hastane enfeksiyonlarının değerlendirilmesi(2006) Taşbakan, Işıkgöz Meltem; Sipahi, Oğuz Reşat; Pullukçu, Hüsnü; Aydemir, Şöhret; Tünger, Alper; Yurtseven, Taşkın; Büke, ÇağrıAmaç: Bu çalışmada Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirurji Anabilim Dalı Yoğun Bakım Ünitesi (YBÜ)'de gelişen enfeksiyonlar; etken mikroorganizmaları, YBÜ'de yatış süresi, mortalite yönünden değerlendirilmiştir. Yöntem: Çalışma Ocak 2004 ile Aralık 2004 tarihleri arasındaki 12 aylık dönemde yapılmıştır. Bu dönemde YBÜ'de yatan hastaların günlük vizitleri yapılarak elde edilen veriler hazırlanmış olan hasta takip formlarına kaydedilmiştir. Hastane enfeksiyonu tanıları Center for Disease Control and Prevention (CDC)'nin kriterleri esas alınarak konulmuştur. Forma kaydedilen veriler SPSS 10.0 programı ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Toplam 119 hasta (68'si erkek, 51'i kadın, yaş ortalamaları 49.7±22.0) 1733 hasta günü takip edilmiştir. Elli bir hastada toplam 75 enfeksiyon atağı gelişmiştir. Kümülatif YBÜ infeksiyon insidansı 63.0/100, insidans dansitesi ise 43.2/1000 olarak bulunmuştur. En sık idrar yolu enfeksiyonu görülmüştür. Hastane enfeksiyonları ile yaş ve cinsiyet arasında ilişki saptanmamıştır. Hastane enfeksiyonu gelişen olgularda, mortalite ve yatış süresi daha yüksek bulunmuştur. (Mortalite 23/51 karşı 11/68, p<0.0.001 ve 8.4±14.8 güne karşı 22.6±32.0, p=0.002). Sonuç: Yoğun bakım enfeksiyonları önemli mortalite nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Bu çalışmada yoğun bakım enfeksiyon insidansı yüksek bulunmuştur.Öğe Tek doz 600 mg İzokonazol Nitrat'ın vaginal mikozda klinik ve mikolojik etkinliği(Ege Üniversitesi, 1994) Tünger, Alper; Tümbay, EmelÖZET Klinik ve mikolojik inceleme İle Candida vaginlti saptanan 1 5 gebe ve 1 3 gebe olmayan, toplam 28 kadına tek-doz izokonazol vaginal tablet (600 mg) uygulandı. Hastalar yaklaşık bir hafta ve bir ay sonra klinik ve mikolojik kontrolden geçirildiler. Sağaltım ile, yangı belirtileri sırasıyla erken ve geç kontrollerde, %1 00 ve %1 00 silinmiş bulunan hastalarda, mantar eradikasyonu %96 ve %82 olarak, saptandı. Geç kontrollerde sübjektif yakınmalar %20'nin altına düştü. İlaca bağlı yan etki görülmedi. 21Öğe Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı rutin hizmet laboratuvarı'nın akreditasyonu için gerekli olan altyapı koşullarının sağlanması(Ege Üniversitesi, 2015) Çiçek, Candan; Tünger, AlperAkreditasyon yetkili bir kuruluşun, belli işleri yapan bir kuruluş ya da kişinin yeterliliğine resmi tanınırlık verilmesi işlemidir. Akreditasyonun hedefleri; 1) Yeterliliği müşteriler için şeffaf hale getirmek 2) Belge ve raporların güvenirliğini artırmak 3) Uygunluk değerlendirmesi altyapısı oluşturmak 4) Uluslararası ticareti kolaylaştırmaktır. Rutin hasta sonucu veren laboratuvarların hizmetlerini belirli bir kalite güvencesi altında sürdürmeleri için akredite olmaları gerekmektedir. Bu nedenle son yıllarda çok sayıda hastane ve tanı laboratuvarı akreditasyon programlarına katılmaktadır. Cihaz altyapısının ve uygun fiziki ortamın sağlanması rutin hizmet veren tanı laboratuvarlarının akreditasyonu için gerekli olan temel koşullardır. Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Akademik Kurulu rutin hizmet laboratuvarının akredite edilmesi için çalışmalara başlanması kararını almış ve laboratuvarların akreditasyon sürecinde cihaz altyapısı ve uygun fiziki ortamların sağlanmasını birinci öncelik olarak tespit etmiştir. Bu proje ile Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Rutin Hizmet Laboratuvarı'nın akreditasyonu için gerekli olan cihaz altyapısının sağlanması amaçlanmıştır.;Tıbbi Mikrobiyoloji, altyapı, akreditasyonÖğe Üçüncü basamak Yenidoğan Yoğun Bakım Merkezinde kanıtlanmış nozokomiyal sepsis etkenlerinin değerlendirilmesi: İki yıllık analiz(2004) Yalaz, Mehmet; Arslanoğlu, Sertaç; Çetin, Hasan; Aydemir, Şöhret; Tünger, Alper; Kültürsay, Nilgün; Akısü, MeteAmaç: Nozokomiyal sepsis, son yıllardaki gelişmelere ve antibiyotik tedavisindeki ilerlemelere rağmen yüksek mortalite ve morbidite nedeniyle hala önemini korumaktadır. Yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde (YYBÜ) her yıl; etken mikroorganizma spektrumunun ve kullanılan antibiyotiklere duyarlılığın izlenmesi, enfeksiyon geliştiğinde ampirik antibiyotik seçimi için yol gösterici olacaktır. Bu nedenle; YYBÜ'mizde 2000- 2001 yıllarında kanıtlanmış nozokomiyal sepsisli yenidoğanların kan kültürü ve antibiyotik duyarlılıklarının değerlendirilmesi amaçlandı. Materyal Metod: İki yıl içinde YYBÜ'ne yatırılmış olan hastaların dosyaları retrospektif olarak incelendi. Kanıtlanmış sepsis olgularının etken ve antibiyiotik duyarlılıkları değerlendirildi. Bulgular: Toplam 576 yenidoğan arasında 44 olguda toplam 48 pozitif sonuç saptandı. İzlenen olguların %86,7'si preterm olmasına rağmen kanıtlanmış sepsis sıklığı %7,6 olarak oldukça düşük saptandı. Sepsis gelişen bebeklerde eksitus oranı ise % 15,9 idi. Etken dağılımına bakıldığında ön sıralarda Koagülaz negatif stafilokok (KNS) (%27,1), Candida spp (% 18,8), S. aureus (%14,6), Enterobacter spp. (%14,6). yer aldığı görüldü. Mikroorganizmaların antibiyotik duyarlılık profilleri de şöyle idi: KNS için; teikoplanin ve vankomisin % 100, gentamisin % 54; S. aureus için; teikoplanin ve vankomisin % 100, klindamisin % 72, gentamisin % 57, Enterobacter spp. için; meropenem ve piperasilin-tazobaktam % 100, kinolonlar % 86. Metisilin direnci KNS için % 100 ve S. için aureus % 72 olarak yüksek saptanmıştır. 2001 yılında bir önceki yıla göre Enterobacter (%11- 16,6) ve Candida (%5,5-26,7) enfeksiyonlarında belirgin artış olduğu görüldü. Sonuç: Bu durumda ünitemizde; geç sepsis gelişen bebeklerde teikoplanin+piperasilin-tazobaktam/ meropenem+antifungal (Flukonazol veya Amphotericine B) tedavisinin ampirik olarak başlanması ve kültür sonuçlarına göre monoterapiye dönülmesi uygun bulunmuştur.Öğe Yatay yapılanmaya sahip hastane birimlerinde bilgisayar destekli taşıma sistemlerinin etkinlik ve verimliliğinin değerlendirilmesi(Ege Üniversitesi, 2012) Tünger, Alper; Uyar, MehmetPneumatic system, specimen transfer to laboratory.;Pnömatik sistem, 2009 yılı Ocak ayında 27 Anabilim/Bilim Dalı, Eczane, iki merkez ve kan alma ünitesinde toplam 41 istasyon olmak üzere faaliyete geçmistir. Ardından Örnek Toplama Merkezleri, B poliklinigi ve Endokrinoloji, Hematoloji, mmünoloji laboratuvarlarına da dahil edilerek bes yeni istasyon daha çalısmaya baslamıstır. Ayrıca, Klinik Biyokimya Laboratuvarı ile transfer alanı ve transfer alanı ile de Laboratuvar Örnek Alma Merkezi arasında ortalama 30 saniyede bir yeni tasıyıcı yüklenebilen çoklu tasıyıcı tasıma üniteleri ve hatları da kurulmustur. Sistem su anda 50 istasyon ve 3.200 m hat uzunlugu ile hizmet vermekte ve günlük ortalama gönderim sayısı 1.300 adet olarak gerçeklesmektedir. Bu sayede çok sayıda hasta örnegi toplanarak laboratuvarlara aynı anda ulastırılabilmekte, hasta örnekleri güvenli bir ortamda laboratuvarlara tasınabilmekte ve olası kazaların ve biyolojik tehlikelerin önüne geçilebilmekte, örneklerin tasınma sırasındaki olası kayıp ya da karısıklıkları engellenmekte, sistemin hızı sayesinde zaman kaybı önlenerek acil örnekler kısa sürede laboratuvarlara ulastırılmakta ve önemli sayıda personelin tam günlük mesaisi kadar bir tasarruf saglanmaktadır.;Pnömatik sistem, laboratuvara örnek transferi.