Yazar "Peker, Sümer" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bentonit türü killerden aktif toprak üretimi(Ege Üniversitesi, 1989) Peker, SümerBu çalışmada bentonit türü killerin aktifleştirilmesinde etkili olan parametreler laboratuar ölçeğinde deneylerle saptanmış ve elde edilen optimum değerlerin büyük ölçeklerde geçerliliği pilot tesiste çalışılarak sınanmıştır. Öncelikle kilin kimyasal ve x- ışınları kırınım analizi ve şişme testleri ile niteliği belirlenmiştir. Aktivasyonda etkili olabilecek parametreler: su/asit asit/kil oranları, tane iriliği, bulamaç kalınlığı, aktivasyon sıcaklılığı, aktivasyon süresi, aktivatör, içindeki hava debisi birim aktivatör hacminde aktifleştirilebilecek kil miktarı yıkama suyu oranı ve zamanı olarak belirlenmiştir. Bu şartlarda aktifleştirilen kilin yüzey alanı gözenekliliği nötr yağ ağartma kapasitesi ve asitliliği tayin edilerek değişik parametrelere göre optimum aktivasyon şartları saptanmıştır. Optimum şartlarda aktifleştirilen kil, ithal edilen ağartma toprağına eşdeğer performans göstermiştir.Öğe Biyolojik olarak üretilen yüzeyaktif maddelerin yüzey özelliklerine göre kullanım alanlarının bulunması(Ege Üniversitesi, 2003) Peker, Sümer; Helvacı, Ş. Şerife; Özdemir, Günseli"Biyolojik Olarak Üretilen Yüzeyaktif Maddelerin Yüzey Özelliklerine Göre Kullanım Alanlarının Bulunması" konusundaki EBİLTEM 2000/BİL/020 projesinde özellikleri hakkında literatürde henüz bilgi bulunmayan bir biyo-yüzey aktif maddenin yüzey ve diğer fiziksel özelliklerinin tayin edilmesi; sonuçların değerlendirilerek faydalı kullanım alanlarının bulunması hedeflenmiştir. Bu kapsamda, Pseudomonas aeruginosa bakterileri tarafından üretim koşulları henüz araştırma safhasında olan R1 ve R2 türü rhamnolipidlerin yüzey aktif madde olarak performansları incelenmiştir. Bu nedenle, ayrı ayrı yapılan bir çok araştırma, birbirinin sonucunu irdeleyecek şekilde, aynı hedef doğrultusunda planlanarak uygulanabilir pratik sonuçlara erişilmiştir. Projenin temel araştırmalar bölümünde rhamnolipid çözeltilerinin yüzey ve kitlesel faz özellikleri incelenmiştir. Öncelikle yüzey aktif maddenin değişik türleri ve karışımlarının yüzey ve arayüzey özellikleri incelenerek yüzeydeki tek tabaka halinde bulunan filmin özellikleri, moleküller arası etkileşimin niteliği tayin edilmiştir. Daha sonra kitlesel faz içinde bulunabilecek şeker (polialkol), tuz (elektrolit), oktanol (cosurfactant) ve ortamın pH değerinin yüzey ve arayüzey özellikleri üzerine etkisi araştırılmıştır. Bu amaçla çözeltilerin yüzey ve arayüzey gerilimi, yüzey viskozitesi ölçülmüş, bu ölçümlerden hesaplanarak öngörülen moleküller arası etkileşim, katı küre modellerini teyid etmiştir. Kitlesel faz özellikleri olarak incelenen, kitlesel viskozite, iletkenlik, ve sıvı kristal oluşturma özelliklerinin birbirleri ile uyumlu olduğu görülmüştür. Bu araştırmalar sonucunda, rhamnolipidlerin ticari yüzey aktif maddelere göre yüzey/arayüzey aktifliğinin daha fazla olduğu, kitlesel faza ilave edilen elektrolit ve H+ iyonlarının bu özelliği daha da arttırdığı, yardımcı yüzey aktif madde, oktanol, ilavesinin ise bu özelliği azalttığı gözlenmiştir. Şeker (polialkol) düşük oranda ilave edildiğinde filmin yapısını güçlendirirken, yüksek oranda ilavesi yüzey filmini çözerek rhamnolipidlerin aktifliğini azaltmaktadır. Mikroskop altında gözlenen sıvı kristal oluşumu, rhamnolipidlerin emulsiyon, kararlı köpük, mikrokapsül ve jel oluşturabileceğini göstermiştir.Rhamnolipidlerin uygulamaya yönelik özelliklerinin birarada değerlendirilmesiyle kullanılabilecekleri potansiyel alanlar bilimsel bir temele oturtulmuştur. İncelenen köpük oluşturma özellikleri, elektronik endüstrisinde hassas yüzey temizliği için deterjan ve kozmetik gibi alanlarda kullanılabileceğini; emülsiyon oluşturma özellikleri, ilaç, tarım ilaçları ve kozmetik sanayinde; mikrokapsül oluşturma özellikleri kontrollu ilaç salgılama amacı ile ilaç ve tarım ilaçları sanayinde; kıvam arttırıcı oluşturma özellikleri kapsamında kil üzerine adsorplanan rhamnolipid süspansiyonlarının reolojik özellikleri boya ve kozmetik alanlarında kullanılabileceğini göstermiştir.;Rhamnolipid, rhamnoz; Yüzey/arayüzey gerilimi; Polialkol, Elektrolit, Oktanol; Islatma; Köpük; Kıvam arttırıcı; Emülsiyon; Mikrokapsül; yüzey-alt faz etkileşimleri, sinerji, faz diyagramı.;Rhamnolipids, rhamnose; surface and interfacial tension; polyalcohol, electrolyte, octanol ; wetting, foam; thickener; high internal phase ratio emulsion, microemulsion; microcapsule; synergism; monolayer-subphase interactions; phase diagrams.Öğe Değişik yüzeyler üzerinde büyütülen ZnO nanoçubuklarının akım altında kimyasal dayanıklılığının ölçülmesi(Ege Üniversitesi, 2012) İkizler, Berrin; Peker, SümerBu projede ZnO katalizörü nanoçubuk şeklinde reaktörün alt duvarında büyütülerek akım altında çalışabilen yeni bir reaktör sistemi tasarlanmıştır. Ancak, bu yöntemin makrodüzeyde (De 1mm) reaktörlerde kullanılabilmesi için gerekli önşart, reaktör duvarları üzerinde büyütülen nanotanelerin hidrodinamik ve kimyasal dayanıklılığının yüksek olmasıdır. Bu direnç de asıl olarak nanoçubuklarla yüzey arasındaki bağların güçlülüğüne, ve nanoçubukların akım altında çözünürlüğüne bağlıdır. Bu projede henüz hiç incelenmemiş olan ZnO nanoçubuklarının akım altında mekanik ve kimyasal kararlılık sorunu hedef alınmıştır. Proje kapsamı içinde, nanoçubukların alt yüzey üzerine bağlanma gücüne etki eden çekirdek oluşumu; akım rejimi ve pH etkisinin kimyasal ve mekanik dayanıklılığa etkileri parametrik olarak incelenmiştir. ZnO nano çubuk dizinleri, çinko plaka, cam ve indiyum-kalay oksit-kaplı cam (ITO-cam) gibi değişik yüzeylerin üzerinde büyütülmüştür. Yüzeylerde nanoçubukların büyütülebilmesi için çekirdek oluşumu aşamasına ihtiyaç duyulmaktadır. Cam yüzeylerin nanometre mertebesinde ince ZnO çekirdek filmi ile kaplanması ve nanoçubukların bu çekirdek filmi üzerinden büyütülmesi gerekir. Bu ön-kaplama işlemi sol-jel ve dönel kaplama yöntemleri bir arada kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Hidrotermal işlem sonrası altıgen kesitli, yüzeye dik, birbirine oldukça paralel ve yüksek sayı yoğunluğuna sahip nano çubuklar elde edilmiştir (ortalama çubuk çapı=~100nm; ortalama çubuk boyu=~4om, ortalama çubuk dağılım yoğunluğu=~5x109 #/cm2). ZnO nanoçubuklarının sürekli su akımı altında gösterdikleri kimyasal ve mekanik dayanıklılıkları öncelikle karanlık ortamda incelenerek, fotokatalitik reaktör olarak kullanılacağı UV bölgesi ışını altındaki dayanıklılık için kriter oluşturulmuştur. ZnO nanoçubuklarının esas olarak hidrofilik (suyu seven) olan uç kısımlarından çözündüğü gözlenmiştir. Çözünme mekanizması, çubukların dikey ve paralel olmasına, dolayısı ile, alttaki çekirdek tabakasının yapısına bağlı olduğu da bulunmuştur. 3.30 cm3/s su debisinde, nanoçubukların çözünme yüzdesinin 24 saat sonra %2.5 mertebesinde olduğu bulunmuştur. Elde edilen sonuçlar üretilen nanoçubukların yüksek kimyasal dayanıklığa sahip olduğunu göstermiştir.;ZnO nanoçubukları; Dikdörtgen kanallar; Kimyasal kararlılık; ZnO Çözünme mekanizması.;ZnO nanorods; Rectangular channels; Hydrodynamic stability; Mechanism of ZnO dissolution.Öğe Elektrokimyasal biyosensörlerde kullanılabilecek ZnO nanotanelerinin üretimi(Ege Üniversitesi, 2012) İkizler, Berrin; Peker, SümerÖzellikle ilaç, tıp, çevre uygulamaları ve ulusal güvenlik alanlarında biyomoleküllerin tespit edilmesi önem taşır. Hızlı, kararlı ve hassas olmaları nedeniyle elektrokimyasal biyosensörlerin biyomoleküllerin saptanmasında kullanımı, gelecek vaat eden bir yöntemdir. Elektrokimyasal biyosensörler, biyomoleküller ile inorganik kristal malzemelerin kombine edilip bir elektrot yüzeyine kaplanması, ve, hazırlanan bu elektrot sayesinde biyolojik özelliklerin çevirici sistem tarafından elektriksel sinyale dönüştürülmesi prensibine dayanır. Nanomalzemelerin biyosensör yapısı içinde kullanılmaları, biyosensörün seçiciliğini ve hassasiyetini arttırır. Geniş yüzey alanı, biyomoleküllerle uyumlu olması, kimyasal kararlılığı, yüksek elektron aktarım hızı ve toksin olmaması gibi özellikleri nedeniyle, kullanılabilecek birçok farklı türde ve yapıdaki nano malzemelerin arasında, ZnO tercih edilmektedir. Bu çalışmada, ZnO nano çubuk dizinleri, çinko plaka, cam ve indiyum-kalay oksit-kaplı cam (ITO-cam) gibi değişik elektrot yüzeyleri üzerinde, sol/jel ve hidrotermal yöntemler birleştirilerek büyütülmüştür. Çinko, cam ve ITO-cam gibi yüzeylerde nanoçubukların büyütülebilmesi için çekirdek oluşumu aşamasına ihtiyaç duyulmaktadır. Çinko levhalarda çekirdek oluşumu levhaların oksidasyonu ile mümkünken cam yüzeylerin nanometre mertebesinde ince ZnO çekirdek filmi ile kaplanması ve nanoçubukların bu çekirdek filmi üzerinden büyütülmesi gerekir. Bu ön-kaplama işlemi sol-jel ve dönel kaplama yöntemleri bir arada kullanılarak gerçekleştirilmiştir. ZnO nano çekirdeklerinin ortalama tane çapının ~30 nm, yüzeydeki ortalama çekirdek dağılımının ~9x1010 #/cm2 mertebesinde olduğu bulunmuştur. Bu hidrotermal işlem sonrası altıgen kesitli, yüzeye dik, birbirine oldukça paralel ve yüksek sayı yoğunluğuna sahip nano çubuklar elde edilmiştir (ortalama çubuk çapı=~100 nm; ortalama çubuk boyu=~4 om, ortalama çubuk dağılım yoğunluğu=~5x109 #/cm2). Değişik reaksiyon koşulları altında elde edilen bütün ZnO nano çubuklarının hekzagonal wurtzite yapıda olduğu ve kristal büyümesinin boy-yönünde (0001) daha baskın olduğu XRD analizleri ile bulunmuştur.;ZnO nanoçubukları; çekirdek oluşumu; sol-jel yöntemi; Çekirdek/nanoçubuk yapısal ilişkisi; şekil faktörü.;ZnO nanorods; seed formation; sol-gel method; structural relation of seeds/nanorods; shape factor.Öğe Mikrokapsül yapımı(Ege Üniversitesi, 1992) Övez, Bikem; Peker, SümerBu araştırmada biyolojik olarak parçalanabilir olmaları nedeniyle jelatin-arap zamkı mikrokapsülleri incelenmiştir. Öncelikle çözeltilerin yüzey özellikleri ve koaservasyon yönetimi incelenmiş, karşı-bağ oluşumunda kullanılan formaldehid miktarları kullanılan formaldehit konsantrasyonunun bir fonksiyonu olarak saptanmıştır. Elde edilen filmlerin geçirgenlik ve absorpsiyon özellikleri karşı-bağ oluşumunda kullanılan formaldehit miktarının bir fonksiyonu olarak saptanmıştır. Bu özelliklerin açıklanması infrared analizlerinden alınan sonuçlarla yorumlanmıştır. Daha sonra bu çözeltilerle hazırlanan parafin yağı/su emilsiyonlarının ve karşı-bağ oluşumuyla meydana getirilen mikrokapsüllerin tane çapı dağılımı istatistiksel olarak incelenmiştir. Emülsiyonlarda tane çapı dağılımlarının Beta, mikrokapsüllerde Weibull dağılımına uyduğu saptanmıştır. Mikrokapsüllerden kütle transferinde duvarı oluşturan makromoleküllerin çok tabakalı birer yüzey aktif madde olmasının, olayı yönlendiren etken olduğu saptanmıştır. Elde edilen konsantrasyon dağılımları elektron mikroskobunda çekilen fotoğraflarla desteklenmiştir.Öğe Nano boyutta ZnO üretimi ve rhamnolipik emülsiyonlarının içine dağılımı(Ege Üniversitesi, 2006) İkizler, Berrin; Peker, Sümer[Abstract Not Available]Öğe The observation of the reactions in microemulsions by rheological methods(Ege Üniversitesi, 2008) Alparslan, Alp; Peker, SümerBu çalısmanın amacı, ZnO nanoçubuklarının olusumu esnasında mikroemülsiyon içerisinde gerçeklesen reaksiyonların reolojik ölçümlerle takip edilmesidir. Mikroemülsiyon sistemi, SDS(Sodyum dodesil sülfat) - n-Hekzanol- n-Heptan - sulu çözelti fazı sisteminden olusturulmaktadır. Sulu çözelti fazı 2- 4 Zn(OH) , Zn(CH3COO)2 ve NaOH'in oda sıcaklıgında kitlesel fazda gerçeklesen reaksiyonu sonucu elde edilmistir. ZnO nano çubukları 2- 4 Zn(OH) ile yüklü mikroemülsiyonların otoklav içerisinde 140oC sıcaklıkta ısıl isleme tabi tutulması sonucu elde edilmistir. ZnO nanoçubuklarının üretiminde incelenen parametreler; 400 oL'de sabit tutulan sulu çözelti fazı yüklemesinde reaksiyon süresinin etkisi (1, 2, 3, 4, 5, 6, 8, 10 ve 12 saat) ayrıca 2 ve 4 saatlik sabit reaksiyon sürelerinde yükleme oranının (100 ile 900 oL arasında 100'er oL'lik artıslarla) etkisi olarak belirlenmistir. Reolojik ölçümler stres kontrollü reometre ile gerçeklestirilmistir. ncelenen örneklerin viskoelastik yapısını aydınlatmak üzere, elastik ve viskoz modüllerinin kayma gerilimi ve frekans ile degisimi incelenmistir. Nicel olarak elastik yapının gözlenmesi için ayrıca creep ve recovery testleri yapılmıstır. Örneklerin gösterdigi esik kayma geriliminin üzerindeki akım karakteristikleri ise kayma gerilimi ve deformasyon hızı iliskileri gözlenerek incelenmistir. Örneklerin viskoziteleri ise gözlenen kayma gerilimi deformasyon hızı iliskisinden hesaplanmıstır. Artan ve azalan deformasyon hızı altında zamana baglı olarak tiksotropi testleri yapılmıs ve tiksotropi indeksi hesaplanmıstır. Reolojik degisimler, ısıl isleme girmemis mikroemülsiyon sistemi, ısıl isleme tabi tutulmus ZnO nano tanelerini içermeyen jeller ve reaksiyon sonrası ZnO nano tanelerini içeren jeller için takip edilmistir. Reolojik sonuçlar jel içerisinde tane olup olmaması, reaksiyon zamanı, yükleme oranı ve ısıl islem sonrasında jelin zamana karsı yapısındaki degisiklikleri belirleme dogrultusunda degerlendirilmistir. Jel içerisinde katı tane varlıgının viskoelastik özellikleri arttırdıgı gözlenmistir. Reaksiyon süresi ve yükleme miktarı arttırıldıkça reolojik özelliklerde birbirine paralel degisimler gözlenmistir. Reaksiyon süresi ve yükleme miktarına baglı gözlenen reolojik degisimler ZnO nanoçubuklarının büyümesinden kaynaklanabilecegi gibi sıkı bir jel ag yapısının olusmasından da kaynaklanabilmektedir. Bos ve yüklü misellerin tane dagılımı dinamik ısık saçılımı (DLS) teknigi ile belirlenmistir. Maksimum misel boyutu, mikroemülsiyon sisteminin homojen ve seffaf bir yapıya ulastıgı 400-500 oL yükleme miktarlarında, 4-5 nm olarak saptanmıstır. Jel yapılar çapraz polarize mikroskop altında tayin edilmis ve hekzagonal tekstürler veren anisotropik yapılar gözlenmistir. Reaksiyon sonrası tanelerin sekli ve morfolojisi taramalı elektron mikroskobu (SEM) ile belirlenmistir. Olusan taneler nanoçubuk ve nanotel sekillerinde gözlenmistir. Nano tanelerin boy / en oranı (aspect ratio) 5 ile 250 arasında degismektedir. Olusan tanelerin morfolojisi X-ısını kırınımı (XRD) ile saptanmıs, ve hekzagonal wurtzite yapısına sahip ZnO yapıları gözlenmistir.;Reoloji, mikroemülsiyonlar, viskoelastisite, ZnO nanoçubukları.;Rheology, microemulsion, viscoelasticity, ZnO nanorods.Öğe Pas önleyici emülsiyonların formülasyonu ve etkinliğinin saptanması(Ege Üniversitesi, 1992) Yapar, Saadet; Peker, SümerMetal yüzeylerin atmosferik korozyona karşı geçici bir süre için korunmasında yüzeyin yağ filmi ile kaplanması yöntemi öteden beri uygulanmaktadır. Koruyucu yağlar saf halde olabildikleri gibi inhibitör de içerebilirler. Bu tür koruma genellikle yarı mamul ürünlerin bir sonraki işleme kadar paslanmadan korunması için yapılır ve daha sonra filmin yüzeyden uzaklaştırılması gerekir. Uzaklaştırma esnasında kurulan çözücüler hem insan, hem de çevre sağlığını olumsuz yönde etkilediklerinden son zamanlarda yapılan araştırmalar su ile uzaklaştırılabilen formülasyonlar hazırlanmasına yöneliktir. Bu tür formülasyonlar O/W türünde emülsiyonlar olup, su ile uzaklaştırılabilenlerin yanı sıra içerdikleri yüzey aktif maddeler nedeniyle yüzeyin hidrofobluğuna arttırıcı etki de yaparlar. Bu araştırma, aslında bekterist olarak kullanılan ABDAC'ın (Alkil Benzil Dimetil Amonyum Klorür) pas önleyici formulasyonlarda kullanılıp kullanılmayacağının tespitine yöneliktir. Yukarıda belirtilen amaç doğrultusunda öncelikle inhibitör olarak kullanılması düşünülen ABDAC ile emülgatör olarak kullanılan NP9EO ve NP6EO arasındaki etkileşim incelenmiştir. Daha sonra bu aktif maddelerin demir yüzey üzerine adsorpsiyon davranışları, tek başlarına yüzeyi koruma etkinlikleri, emülsiyonlarının reolojileri, kararlılıkları (stabilite), kuruma davranışları incelenerek korozyonda ikinci derecede etkili parametrelerin etkisi saptanmıştır. Korozyonda en önemli etken olan oksijen difüzyonu, emülsiyonların kuruması ile elde edilen filmler ve sulu yüzey aktif madde çözeltilerinde incelenmiştir. Tüm parametrelerin etkisini bir arada görebilmek için son olarak, yağ ve emülsiyonlarla kaplı yüzeylerin korozyon hızları bulunmuştur. Bu incelemeler sonunda ABDAC'ın pas önleyici formülasyonlardaki performansı ile ilgili aşağıdaki sonuçlara varılmıştır: ABDAC ve NP9EO arasında anyonik ve katyonik yüzey aktif madde arasındakine yakın kuvvette bir sinergism vardır. Bu sinergism emülsiyon kararlılığını etkilemekte ancak metal yüzeyin hidrofobluğunu arttırmadığı için paslanma üzerinde olumsuz etki yaratmamaktadır. Tek başına kullanıldıklarında ABDAC ve NP9EO'ın adsorplandığı metal yüzeyler yağ filmi ile kaplı olmalarına rağmen temiz metal yüzeylerden daha yavaş paslanmaktadırlar. Ancak sinergism oranında metal yüzeyine adsorplanma hızı düştüğünden paslanma hızlanmaktadır. Emülsiyon formülasyonuna sahip yağ ile kaplanmış yüzeylerin paslanma hızları; karışım içinde NP9EO oranı ile orantılı olarak azalmaktadır. Bir ayı aşan paslanma testi süresi içinde NP6EO ve ABDAC ile hazırlanan emülsiyonun kuruma hızı ticari formülasyon (Prevox P3) ile hazırlanandan daha yüksektir. Bu paslanmanın azaltılması açısından büyük bir avantajdır. Sulu çözeltiler veya emülsiyon formülasyonuna sahip yağ filmi içinden oksijenin difüzyon katsayısı daha düşüktür. Bu sonuç yüzey aktif maddelerin gaz-sıvı ara yüzeyindeki film veya miseller yoluyla kütle aktarımına direnç oluşturduğunu gösterir. Sonuç olarak NP6EO gibi uygun bir emülgatör kullanıldığı takdirde ABDAC'ın pas önleyici formulasyonlarda başarı ile kullanılabileceği saptanmıştır.Öğe Rhamnolipid mikrokapsüllerinden kontrollü salınım(Ege Üniversitesi, 2006) Yalnız, Sevilhan; Peker, Sümer[Abstract Not Available]Öğe Sıvı kristal özelliği gösteren yüzey aktif maddelerin fiziksel ve reolojik özelliklerinin tayini(Ege Üniversitesi, 2003) Peker, Sümer; Peker, SümerBu çalışmada sıvı kristal özelliği gösteren yüzey aktif maddelere örnek olarak Henkel firmasından temin edilen polioksietilen (2) oleyl eter, (kısaltılmış olarak POE), ve benzer yapıda ICI firmasından temin edilen Brij 92, Brij 72 ve Brij 52 seçildi. Parafin yağında çözülen bu yüzey aktif maddelerin sıvı kristal özellik gösterdiği, ve mezofazın tipi, polarize ışın altında mikroskopta çekilen fotoğraflarla saptandı. Diferansiyel taramalı kalorimetrede (DSC) kristal halden izotropik hale geçişteki entalpi değişimleri saptandı. Yüzey özellikleri üzerine sıcaklığın etkisi, arayüzet gerilimi ölçümleri ile gösterildi. Yüzey viskozitesi ölçümleri ile arayüzey gerilimi sonuçları kanıtlandı. Kitlesel fazın viskozitesi ölçülerek misel şekli tahmin edildi.;Liquid crystal, fattyalcohol ethoxilates, discotic phase, interfacial tension, transition enthalpies.;Sıvı kristal, yağ alkolü etoksilatları, diskotik faz, arayüzey gerilimi, faz geçiş entalpileri.Öğe Sıvı kristallerin sıcaklık ölçümünde kullanımı(Ege Üniversitesi, 1996) Yapar, Saadet; Peker, SümerBu çalışmada sıvı kristallerinin sıcaklık ölçümünde kullanımı incelenmiştir. Öncelikle sıvı kristalleri etkin olarak çözen çözgenler bulunmuştur. Ön çalışmaların sonucunda CHCl3'ün tüm kristalleri çözdüğü ve bu çözelti ile elde edilen renklerin en parlak olduğu bulunmuştur. Saf sıvı kristallerin TCS-TCL sıcaklık aralıkları yapılması planlanan araştırma için uygun olmadığından, kristal karışımları denenmiştir. Kolesteril klorür'ün kendisi sıvı kristal olmamakla birlikte, sıvı kristal ile karıştırıldığında sıcaklık aralığını değiştirdiği gözlenmiştir. Sıvı kristal karışımlarında ikinci kristalin etkisinin zincir uzunluğuna bağlı olduğu bulunmuştur. %77 CN, %19 COC, %4 CC karışımının ticari bir karışım olan R55C5W tipi kristalin sıcaklık aralığına çok yakin bir aralıkta (45-47°C) kırmızıdan maviye tüm renkleri yansıttığı bulundu.