Yazar "Kurban, Vefa" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 14 / 14
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Öğe Öğe Öğe Öğe “BEZBOJNİK” DERGİSİ VE ATEİZM PROPAGANDASI*(2019) Kurban, Vefa1917 Ekim Devrimi’nden sonra yönetimi ele geçiren Bolşevikler kendilerini ateist ilan ettiler ve tüm ülkede ateizm propagandası yapmaya başladılar. Yasalarla din ve devlet işlerini, aynı zamanda din ve eğitimi de birbirinden ayırdılar. Bu süreçte kiliseler, sinagoglar ve camiler toplu olarak kapatıldı, din adamları hapse atılarak ortadan kaldırılmaya çalışıldı. 1925 yılında “Savaşçı Allahsızlar Birliği” adı altında bir teşkilât kuruldu. Bu şekilde Komünist Parti toplumun dinî hayatı üzerine tekelini kurmuş oldu. 1922 yılında bütün basın ve yayını kontrol altında tutmak amacıyla Genel Edebiyat Komitesi kuruldu. Bu süreçte ülkeden beyin göçü gerçekleşti. Tüm ülkede din karşıtı yayınlar yapılmaya başladı. Bunların başında ise “Bezbojnik” (Allahsız) isimli gazete ve dergi geliyordu. “Bezbojnik” 1922-1941 yılları arasında ateizm propagandası yapmak ve din karşıtı düşünceleri savunmak amacıyla yayınlandı. Bu dergi ve gazete aynı zamanda Marksist ve Leninist düşünceleri de savunmakta idi. Bu tür yayınların devletin yürüttüğü güçlü ateizm propagandası doğrultusunda çok büyük etkisi vardı. Bundan dolayı da “Bezbojnik”in tirajının bazı zamanlarda 500 bini geçtiği de görülmektedir. Çalışmada Sovyetler Birliğindeki bu süreç ele alınmış ve din karşıtı yayınlardan olan “Bezbojnik” incelenmiştir. Çalışmanın amacı Sovyetler Birliği’nde din karşıtı çalışmaları ortaya koyup yayınları incelemektir. Çalışma, Azerbaycan Devlet Arşivi ve Mirza Fethali Ahundov adına kütüphane arşivlerinde yer alan Rusça ve Azerbaycan Türkçesinde yazılmış olan Sovyet yayınları incelenerek analiz yapma yöntemiyle hazırlanmıştır.Öğe “Bezbojnik” Dergisi ve Ateizm Propagandası*(2019) Kurban, Vefa1917 Ekim Devrimi’nden sonra yönetimi ele geçiren Bolşevikler kendilerini ateist ilan ettiler ve tüm ülkede ateizm propagandası yapmaya başladılar. Yasalarla din ve devlet işlerini, aynı zamanda din ve eğitimi de birbirinden ayırdılar. Bu süreçte kiliseler, sinagoglar ve camiler toplu olarak kapatıldı, din adamları hapse atılarak ortadan kaldırılmaya çalışıldı. 1925 yılında “Savaşçı Allahsızlar Birliği” adı altında bir teşkilât kuruldu. Bu şekilde Komünist Parti toplumun dinî hayatı üzerine tekelini kurmuş oldu. 1922 yılında bütün basın ve yayını kontrol altında tutmak amacıyla Genel Edebiyat Komitesi kuruldu. Bu süreçte ülkeden beyin göçü gerçekleşti. Tüm ülkede din karşıtı yayınlar yapılmaya başladı. Bunların başında ise “Bezbojnik” (Allahsız) isimli gazete ve dergi geliyordu. “Bezbojnik” 1922-1941 yılları arasında ateizm propagandası yapmak ve din karşıtı düşünceleri savunmak amacıyla yayınlandı. Bu dergi ve gazete aynı zamanda Marksist ve Leninist düşünceleri de savunmakta idi. Bu tür yayınların devletin yürüttüğü güçlü ateizm propagandası doğrultusunda çok büyük etkisi vardı. Bundan dolayı da “Bezbojnik”in tirajının bazı zamanlarda 500 bini geçtiği de görülmektedir. Çalışmada Sovyetler Birliğindeki bu süreç ele alınmış ve din karşıtı yayınlardan olan “Bezbojnik” incelenmiştir. Çalışmanın amacı Sovyetler Birliği’nde din karşıtı çalışmaları ortaya koyup yayınları incelemektir. Çalışma, Azerbaycan Devlet Arşivi ve Mirza Fethali Ahundov adına kütüphane arşivlerinde yer alan Rusça ve Azerbaycan Türkçesinde yazılmış olan Sovyet yayınları incelenerek analiz yapma yöntemiyle hazırlanmıştır.Öğe Öğe Kıbrıs Sorununun Türk Dış Politikasına Etkisi ve ABD-SSCB ile İlişkiler(2016) Kurban, Vefa; Derman, Giray Saynur…Öğe Mustafa Kemal Atatürk’ün Ölümünün Azerbaycan Basınındaki Yankıları(2014) Kurban, Vefa; Aslanlı, Araz…Öğe SOVYET VE TÜRK BASININDA İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI YILLARINDA GERÇEKLEŞEN ADANA GÖRÜŞMELERİ (30-31 Ocak 1943)(2022) Kurban, Vefa; Mat, GülbenBirinci Dünya Savaşı sonucunda oluşturulan Versailles düzeni ile hem ekonomik hem de siyasi açıdan baskı altına alınan Almanya’da milliyetçilik ve militarizm hızla gelişmiştir. Nazi Partisinin iktidara gelmesi ve yayılmacı siyaset izleyerek 1 Eylül 1939 tarihinde Polonya’ya saldırmasıyla da İkinci Dünya Savaşı başlamıştır. Dünya bu süreçte Mihver ve Müttefik Devletler olarak ikiye bölünürken, Türkiye savaş dışında kalmak istemiş ancak savaş boyunca hem Müttefiklerin hem de Mihver devletlerinin baskısı altında tutulmuştur. 1943’te Müttefikler Türkiye’nin savaş dışı kalma politikasına karşı, kendi yanlarında yer almasını istemişlerdir ve bu hususta kendi aralarında görüşmeler yapmışlardır. Bu anlamda Müttefikler ile Türkiye arasında gerçekleşen görüşmelerden birisi de Adana Görüşmesi bir diğer adı ile Adana Konferansı’dır. İngiliz Başbakanı Winston Churchill, Casablanca görüşmelerinin akabinde Türkiye’nin müttefikler tarafında savaşa girmesi için 30 Ocak 1943’te Adana’da İsmet İnönü ile görüşmüştür. Çalışmada Sovyet ve Türk basınında Adana’da gerçekleşen bu görüşme ile ilgili yayınlanan haberlerden yola çıkılarak görüşmenin analizi yapılmaya çalışılacaktır.Öğe Öğe Şuşa Yukarı Gövher Ağa Camii(2023) Uçar, Aygül; Kurban, VefaEski bir Türk kenti olan Şuşa Azerbaycan’ın önemli kentlerinden biridir. Kent doğal güzellikleri yanında günümüze ulaştırdığı Türk-İslam özellikli mimari eserlerle de dikkati çekmektedir. Kentte, Karabağ Hanlığı Dönemi’nde çok sayıda cami, çeşme, türbe, hamam gibi farklı türde yapı inşa edilmiştir. Ermeni işgali nedeniyle bu yapıların büyük bir kısmı tahrip edilmiş, yakılmış ve yıkılmıştır. 27 Eylül 2020-10 Kasım 2020 tarihleri arasında 44 gün süren savaşın Azerbaycan zaferiyle sonuçlanmasıyla kent yeniden Azerbaycan’ın bir parçası haline gelince kentteki yapıların restorasyon ve korunması çalışmalarına başlanmıştır. Şuşa Yukarı Gövher Ağa Camii de restorasyon çalışmalarında ilk sırayı almıştır. Şuşa’daki en eski ve en dikkat çekici yapı olan Yukarı Gövher Ağa Camii, Türk-İslam sanatının Azerbaycan’daki önemli temsilcilerinden biridir. Cami çeşitli zamanlarda aynı yerde dört kez yeniden inşa edilmiştir. Dördüncü yapı, günümüzde de varlığını sürdüren 1883-85 tarihli cami olup Gövher Ağa tarafından Kerbelâyi Sefi Han’a inşa ettirilmiştir. Yapı bir medrese ile bir hazireden oluşan külliye içinde yer almaktadır. Bir bodrum kat üzerine inşa edilen cami, kuzey-güney yönünde dikdörtgen planlı bir harim, kuzeyinde üç birimli bir son cemaat yeri ve son cemaat yerinin iki köşesinde son cemaat yerinin beden duvarları üzerinde yükselen iki minareden oluşmaktadır. Yapının doğu ve batı cepheleri iki katlı düzenlenmiştir. Harimin üzeri eş büyüklükte 12 birime ayrılmış, bu birimlerden ortada kalan ikisi birer kubbe, diğer birimleri ise haç tonozla örtülmüştür. Kerbelâyi Sefi Han’ın inşa ettiği yapıların genel karakterinin izlendiği yapı özellikle minarelerini bezeyen tuğla süslemeleriyle de önemlidir. Bu makalede, Şuşa’daki Yukarı Gövher Ağa Camii’nin plan ve süsleme özellikleri açısından tanıtılması, yapının Türk-İslam mimarisi içindeki yerinin saptanması hedeflenmektedir.Öğe Türkiye-Rusya İlişkileri ve Uçak Krizinin Rus-Türk Kamuoyundaki Yansıları(2019) Kurban, Vefa; Cabbarlı, Hatem…Öğe THE WAR BETWEEN PERIOD AND EXCLAMATION MARK: NEW REALITY AND NAGORNO-KARABAKH: THE CEMRE THAT FELL TO NAGORNO-KARABAKH(Ege Univ, 2021) Kurban, Vefa; Ergun, OguzhanHaving always been competition fields thanks to their geopolitical impact potential, the Caucasus and Turkestan have been among the Strategic Focus Centres of Russia since the Tsarist times. While Russia, whose strategic culture has produced expansionist policies for centuries, constantly expanded its political borders, it clashed with the Ottoman Empire and Iran in the Caucasus field of competition. From the second half of the 19th century, the Kazakh regions and independent Turkic states (Khiva, Kokand and Bukhara) were occupied by the Tsarist Russia. The Imperial Age was also a period in which Russia expanded its sphere of influence over the Ottoman Empire through its patronage policies. Having embraced New Reality in the regional power projection in the near past, Turkey stayed away from the region for a long time. In addition to some ethnic and cultural problems paused by the Cold War, problems in the partition of the territory came to light again following the end of the Cold War and the dissolution of the Soviet Union, the Caucasus geography, from south to north, went back into the period when various national issues were at the forefront and conflicts were experienced. The occupation Armenia carried out with the sponsorship and de facto military support of Russia violated the sovereignty rights of Azerbaijan, caused great social and economic harm, deteriorated the geopolitical impact potential of Azerbaijan and Turkey, and annihilated the possibility of direct connection between Turkey and Turkestan. With Vladimir Putin taking the lead of the Russian Federation, Russia aimed at maintaining regional control and, beyond that, imperial domination, as it had also aimed in the times of the Tsarist Russia and the Soviet Union. The appointment of Sergey Lavrov, who is of Armenian origin, to the post of Foreign Minister further increased the tension in the South Caucasus region. Eventually, the process that started with Pashinyan's statement Artsakh is Armenia, period during his visit to Khankendi, and Ilham Aliyev's response Karabakh is Azerbaijan, and exclamation mark! resulted in absolute defeat of Armenia and pushed it to the position of a desperate province of Russia. However, there is no place for zero-sum games in real life. In this study, the cemre(1) that fell to the Trans-Caucasus on September 27, 2020 with the first martyr, and new realities are discussed. Following the triumph, how are the balances going to be formed? Or if they are not formed, is a period of conflict going to begin for third countries? What sort of climate change is Aliyev's New Reality going to involve in military, political, economic and cultural terms? The article tries to explain the answer to this question by questioning the historical background and strategic culture.