Yazar "Demir, Fatma" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Kapalı sistem aspirasyonlardan önce ve sonra hastalarda %100 oksijen vermenin hipokseminin önlenmesi üzerine olan etkisinin incelenmesi(Ege Üniversitesi, 2003) Demir, Fatma; Dramalı, Alev[Abstract Not Available]Öğe Kapalı sistem aspirasyonlarından önce ve sonra hastalara %100 oksijen vermenin hipokseminin önlenmesi üzerine olan etkisinin incelenmesi(Ege Üniversitesi, 2003) Demir, Fatma; Dramalı, AlevBu çalışmada kapalı sistem ile aspirasyon uygulandığında, aspirasyon öncesi ve sonrası hastalara 1 dk %100 oksijen verilmesinin oksijenasyon ve hemodinamik parametreler üzerindeki etkilerini saptamak amaçlanmıştır. Araştırma kapsamına; Eylül-Aralık 2002 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Yoğun bakım Ünitesiʼnde yatmakta olan, olasılıksız örneklem yöntemi ile seçilen, mekanik ventilasyon desteğindeki, 18 yaş üzeri 30 hasta dahil edilmiştir. Aynı hasta üzerinde aspirasyon öncesi ve sonrası 1 dk % 100 O2 verilmeden ve verilerek olmak üzere iki ayrı yöntemle aspirasyon yapılmıştır. Hastanın aspirasyon gereksinimi olduğunda (I. Uygulama); öncelikle kan gazı örneği alınmış, aspirasyon uygulanmış ve tekrar kan gazı örneği alınmıştır. Aynı hastanın bir sonraki aspirasyon endikasyonu olduğunda (II. uygulama); kan gazı örneği alınmış, aspirasyon öncesi ve sonrası hastalara 1 dk % 100 oksijen verilerek hasta aspire edilmiş ve hemen arkasından yine kan gazı örneği alınmıştır. Her iki uygulamada da aspirasyon öncesi, hemen sonrası (0.sn), 30 sn sonrası ve 60 sn sonrası; nabız sayısı, SaO2 değeri ve ortalama arter basıncı kayıt edilmiş ve aradaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olup olmadığı test edilmiştir. Araştırma sonuçlarını etkileyebileceği için, her iki uygulama esnasında da hastaların ventilatör modu, PEEP düzeyleri, pozisyonu ve FIO2 değerlerinin aynı, beden ısısı ve hemoglobin değerlerinin benzer olması sağlanmıştır. Bu araştırmanın sonucunda; aspirasyon öncesi ve sonrası 1 dk % 100 O2 verilerek uygulanan aspirasyonlarda; hastaların aspirasyon sonrası PaO2, SaO2 ve OAB değerleri, O2 verilmeden yapılan aspirasyonlara göre anlamlı derecede yüksek bulunmuş, PaCO2 ve nabız sayısı ise değişmemiştir. Aspirasyon sonrası PaO2 ve aspirasyondan hemen sonraki SaO2, aspirasyon öncesine göre anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Her iki uygulama esnasında da hastalarda aspirasyon öncesi veya sonrası hipoksemi görülmemiştir. Sonuç olarak kapalı aspirasyon sistemi kullanıldığında hastalara aspirasyon öncesi ve sonrası %100 oksijen verilmesinin bu çalışmada hipoksemi görülmediği için gerekli olmadığı söylenebilir. Fakat bu araştırmada hipoksemi olmaması araştırma kapsamına alınan hastaların aspirasyon öncesi PaO2 değerlerinin yüksek olmasına ve literatür doğrultusunda güvenli aspirasyon için önerilen basamakların uygulanmasına bağlanabilir. Bu nedenle kapalı sistem aspirasyonlarda %100 O2 verilmesi PaO2 ve SaO2ʼ yi anlamlı düzeyde arttırdığı için mekanik ventilatör desteğine rağmen durumu kritik olan hastalarda önerilebilir.Öğe Patients' lived experiences of excisional breast biopsy: a phenomenological study(Blackwell Publishing, 2008) Demir, Fatma; Donmez, Yelda Candan; Ozsaker, Esma; Diramali, AlevAims. The purpose of this study was to explore the lived experience of patients undergoing an excisional breast biopsy. Background. It has been determined that women who feel a lump or a lesion in their breast delay seeking medical treatment because it could be cancer and they might need a mastectomy and/or the cancer may not be treatable. After women go to a health-care facility and are told that they need to have a biopsy to make a clear diagnosis they want to have the biopsy performed as soon as possible. Method. A phenomenological approach from a Heideggerian hermeneutical perspective was used. Participants were 20 patients who had an excisional breast biopsy in the day surgery of a university research and training hospital general surgery division under general anaesthesia between the dates of 1 December 2004-30 June 2005 and who returned one week later for monitoring, who were over 18 years old and who volunteered to participate in the research. Data were collected using in-depth interviewing and analysed using the principles of Heideggerian hermeneutics. Results. Three themes were identified: need for information, fear, spiritual needs. Conclusion. It was determined that patients undergoing excisional breast biopsy had significant information and spiritual needs and experienced a fear of having cancer, losing their breasts and dying in surgery. Relevance to clinical practice. Although there are many studies about breast cancer and day surgery patients' experiences in the literature, no studies were found about patients' experiences with day surgery excisional breast biopsy procedures. The results provide a possible framework for patient care.Öğe Periferik intravenöz kateterlerin açıklığının sağlanması ve komplikasyonlarının önlenmesinde serum fizyolojik ile heparinli serum fizyolojik sıvılarının etkinliğinin karşılaştırılması(Ege Üniversitesi, 1998) Demir, Fatma; Dramalı, AlevÖZET Bu araştırmada; periferik intı-avenöz kateterlerin açıklığının sağlanması, komplikasyonlarının önlenmesi ve kalma süresinin arttırılmasında serum fizyolojik ve heparinli serum fizyolojik flush sıvılarının etkilerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Araştırma, Ege Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji servisi ile Gastroenteroloji servisinde 4. 3. 1996- 19. 3. 1997 tarihleri arasında yatan ve hekim tarafından aralıklı intravenöz tedavi istemi verilen hastalar üzerinde yapılmıştır. Tesadüfi örneklem yöntemiyle seçilen 60 hasta I. grup ve II. grup olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Her iki grubun bağımsız değişkenler açısından benzer özellikler taşımasına dikkat edilmiştir. Tüm hastalara intravenöz tedavi ve komplikasyonları hakkında bilgi verilmiş, kateter bölgesinde hassasiyet, lokal ısı artışı ve ağrı olduğunda araştırmacıya haber vermeleri istenmiştir. I. gruptaki hastaların kateterleri her tedavi öncesi ve sonrası, eğer tedavileri sık aralıklarla değilse her 6 saatte bir 2 mi senim fizyolojik ile fiushlama yapılmıştır. II. gruptaki hastaların kateterleri ise her tedavi öncesi ve sonrası ve eğer tedavileri sık aralıklarla değilse her 6 saatte bir mililitresinde 10 iü heparin içeren sıvıdan 2 mi ile fiushlama yapılmıştır. Kateter bölgesinin her 24 saatte pansumanı yapılmış ve komplikasyonlar açısından gözlemlenmiştir. Komplikasyonlar; ödem. ağrı, kızarıklık, palpasyonda venin sert bir şekilde ele gelmesi, lokal ısı artışı ve tıkanıklık olarak belirlenmiştir. Komplikasyonlar yerine flebit veya tromboflebit terimi tanılaması zor olduğu için kullanılmamıştır. 70İntravenöz kateter açıklığını, komplikasyonlarını ve kalma süresini etkileyecek tüm etmenler her iki gruptada aynıdır ve gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır(P>0.05). Verilerin analizinde sayı, yüzde, Ki-kare testi Mann Whitney U testi, kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre; 1-) Periferik intravenöz kateterlerin açıklığının sağlanmasında, seram fizyolojik flush sıvısı kullanımı ile heparinli serum fizyolojik flush sıvısı kullanımı arasında fark olmadığı görülmüştür. I. grup ile II. grup arasında kateter açıklığı açısından fark anlamlı bulunmamıştır(P>0.05). 2-) Flush sıvısı olarak seram fizyolojik veya heparinli serum fizyolojik flush sıvısı kullanımı arasında komplikasyon açısından fark olmadığı görülmüştür. I. gruptaki hastalar ile II. gruptaki hastalarda komplikasyon oluşması açısından anlamlı fark bulunmamıştır(X2= 0. 161)(P>0.05) 3-) Kateterin kalma süresini arttırmada serum fizyolojik flush sıvısı kullanımı ile heparinli seram fizyolojik flush sıvısı kullanımı arasında fark bulunmadığı görülmüştür, i. gruptaki hastalar ile II. gruptaki hastalar arasında kateterin kalma süresi açısından anlamlı fark bulunmamıştır(X2= 0.000)(P>0.05). Periferik intravenöz kateterlerin açıklığının sağlanması, komplikasyonlarının önlenmesi ve kalma süresinin arttırılmasında heparinli seram fizyolojik flush sıvısı yerine seram fizyolojik flush sıvısı kullanılması önerilmektedirÖğe Periferik intravenöz kateterlerin açıklığının sağlanması ve komplikasyonlarının önlenmesinde serum fizyolojik ile heparinli serum fizyolojik sıvılarının etkinliğinin karşılaştırılması(Ege Üniversitesi, 1998) Dramalı, Alev; Demir, FatmaBu araştırmada; periferik intravenöz kateterlerin açıklığının sağlanması, komplikasyonlarının önlenmesi ve kalma süresinin attırılmasında serum fizyolojik ve heparinli serum fizyolojik flush sıvılarının etkilerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Araştırma Ege Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji servisi ile Gastroenteroloji servivinde 4.3.1996-19.3.1997 tarihleri arasında yatan ve hekim tarafından aralıklı intravenöz tedavi istemi verilen hastalar üzerinde yapılmıştır. Tesadüfi örneklem yöntemiyle seçilen 60 hasta I. grup ve II. grup olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Her iki grubun bağımsız değişkenler açısından benzer özellikler taşımasına dikkat edilmiştir. Tüm hastalara intravenöz tedavi ve komplikasyonları hakkında bilgi verilmiş, kateter bölgesinde hassasiyet, lokal ısı artışı ve ağrı olduğunun da araştırmaya haber vermeleri istenmiştir. I gruptaki hastaların kateterleri her tedavi öncesi ve sonrası, eğer tedavileri sık aralıklarla değilse her 6 saatte bir 2 ml serum fizyolojik ile flushlama yapılmıştır. II gruptaki hastaların kateterleri ise her tedavi öncesi ve sonrası ve eğer tedavileri sık aralıklarla değilse her 6 saatte bir mililitresinde 10 iü heparin içeren sıvıdan 2 ml ile flushlama yapılmıştır. Kateter bölgesinin her 24 saatte pasumanı yapılmış ve komplikasyonlar açısından gözlenmiştir. Komplikasyonlar; ödem, ağrı, kızarıklık, palpasyonda venin set bir şekilde ele gelmesi, lokal ısı artışı ve tıkanıklık olarak belirlenmiştir. Komplikasyonlar yerine flebit veya tromboflebit terimi tanılaması zor olduğu için kullanılmamıştır. İntravenöz kateter açıklığını, komplikasyonlarını ve kalma süresini etkileyecek tüm etmenler her iki grupta da aynıdır ve gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır(P>0.05). Verilerin analizinde sayı, yüzde, Ki-kare testi Mann Whitney U testi, kullanılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre: 1)Periferik intravenöz kateterlerin açıklığının sağlanmasında, serum fizyolojik flush sıvısı kullanımı ile heparinli serum fizyolojik flush sıvısı kullanımı arasında fark olmadığı görülmüştür. I. grup ile II. grup arasında kateter açıklığı açısından fark anlamlı bulunmamıştır(P>0.05). 2)Flush sıvısı olarak serum fizyolojik veya heparinli serum fizyolojik veya herapinli serum fizyolojik flush sıvısı kullanımı arasında komplikasyon açısından fark olmadığı görülmüştür. I gruptaki hastalar ile II gruptaki hastalar arasında kateterin kalma süresi açısından anlamlı fark bulunmamıştır (X2=0.161) (P>0.05). 3)Kateterin kalma süresini arttırmada serum fizyolojik flush sıvısı kullanımı ile heparinli serum fizyolojik flush sıvısı kullanımım arasında fark bulunmadığı görülmüştür. I gruptaki hastalar ile II gruptaki hastalar arasında kateterin kalma süresi açısından anlamlı fark bulunmamıştır(X2=0.000) (P>0.05). Periferik intravenöz kateterlerin açıklığının sağlanması, komplikasyonlarının önlenmesi ve kalma süresinin attırılmasında heparinli serum fizyolojik flush sıvısı yerine serum fizyolojik flush sıvısı kullanılması önerilmektedir.Öğe The quality and suitability of written educational materials for patients(Blackwell Publishing, 2008) Demir, Fatma; Ozsaker, Esma; Ilce, Arzu OzcanAim. In this study, the quality and suitability of written educational materials being used for the education of patients in surgical departments of hospitals were studied. Background. In the literature, it is stated that most of the educational materials for patients are not suitable from the aspects of contents, structure, design, composition and language. Method. In this descriptive type study, which was carried out between March and May 2006, 59 examples of written educational material used for patient education at 138 surgical clinics were evaluated for quality and suitability. The written educational materials obtained were evaluated independently by researchers from the aspect of quality and suitability. The DISCERN measuring instrument was used in the evaluation of the reliability of the written educational materials and the Evaluation of the Suitability of Written Materials form was used in the evaluation of suitability. Results. It was determined that the educational materials received low scores for reliability and information quality. It was determined that the total scores for the written educational materials were average for suitability. Conclusion. It was determined that there were no written educational materials in more than half of the surgical units included in the study. It was also found that the educational materials had serious deficiencies. Relevance to clinical practice. This study showed that there was no adequate written patient educational material at the clinics. This deficiency in written educational materials could be eliminated by having them prepared by health professionals in accordance with guidebooks and taking the target group into account.Öğe A Survey on Prevention of Surgical Infections in Operating Theaters(Wiley, 2009) Demir, FatmaBackground: It is well known that surgical site infections (SSIs) contribute significantly to the cost of nosocomial infections. Although many guidelines and recommendations exist, research has demonstrated that practices for preventing SSIs in operating theaters (OT) vary. Aim: The purpose of this study was to describe the current infection control practices for SSIs, formerly called surgical wound infections, in OTs, and compare these findings with evidence-based practice guidelines. Methods: In order to accomplish the purpose, a prospective, cross-sectional descriptive survey was conducted. Data were collected by interviewing the charge nurses in 24 OTs of 11 hospitals in the city of Izmir, Turkey. The results were tabulated and compared with an evidence-based guideline. Results: Data showed that there is a lack of adherence to the guideline. The most compliant areas to the guideline were hand/forearm antisepsis and the use of surgical gowns and drapes. Implications: It is suggested that increased compliance to infection control guidelines for surgical infections in OTs would facilitate providing best practice and evidence-based care. There is a need for further research to determine why there is a difference between what is practiced and what guidelines indicate should be practiced.